"Diana..." Dedi Maria kendinden emin bir ses tonuyla. "Artık onu özgür bırakmalısın. Bir kuşu sonsuza dek avuçlarında tutamazsın." Diana arkadaşının neyden bahsettiğini hemen anlamıştı. Kuş diye tanımladığı onun Mâthias'a olan sevgisiydi. Omuz silkti Diana. Devam etti Maria yarım kalan konuşmasına. "Yaralıydı. Kanadı kırıktı.. buldun onu iyileştirdin. Bütün sevgini verdin ona. Sonunda gitmesi gerektiğini bile bile sevdin onu. Sen Mâthias'ı çok sevdin Diana. Ama o.." dedi boğuk bir sesle. "Ama o seni sevmedi mi?" Diyecektin, "Korkma Maria. Bunu zaten biliyorum, beni sevmedi. Lanet olsun! Mâthias herkesi sevdi ama beni sevmedi." Yutkundu Diana. Boğazındaki kuruluk muydu onu ağlatacak olan yoksa Mâthias'a veda etmek zorunda olması mı.. bilemiyordu. Maria dolmuş gözlerini kaçırdı arkadaşından. "Haklısın dostum. Sen onu sevdin ama o seni sevmesi gerektiği gibi sevmedi. Bu yüzden onu bırakmalısın. Anılarını, hatıralarını.. kalbindeki o koca sevgiyi bırakmalısın. Mâthias'ı bırakmalı ve kalbine nefes aldırmalısın. Bu kuş artık iyileşti ve gitmek istiyor. Avuçlarını aç ve bu yıldızlı gökyüzüne onu bırak. Hangi ağaca konduğu seni ilgilendirmesin sen sadece onu özgür bırak." Diana buna mecburdu. Mâthias onu içten içe öldürüyordu ve ne zaman onu bırakacak olsa kararından dönüyordu. Bu defa onu bırakacaktı, kararlıydı. Avuçlarını araladı sanki bir kuş havalanıyor gibi hissetti. Kanat sesleri işitti kulakları. Sanki Mâthias'a ait olan hatıralar, anılar.. hepsi teker teker sonsuzluğa o uçsuz bucaksız gökyüzüne karışıyordu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı Diana. Sanki gerçekten kalbi nefes almıştı. Omuzunda ki ele teşekkürlerini sundu. Ve gözlerinden akan yaşları umursamadı. Son kez aşkına ağladı. Çocukluğuna, sevdiği adama ağladı. Ve onu bu çiçekli bahçe de yıldızların altında sonsuz bir uykuya teslim etti. Diana artık Mâthias'a veda etti.