Şehrin gözleri yoran ışıklarından çok uzaktaydık. Ormanın içinde eski bir kulübenin merdivenlerinde oturmuş gökyüzünü izliyordum. Mathiâs ise parlak gözleriyle bana bakıyor ve sadece sessizliği dinliyordu. Ona hayranlığımı nasıl anlatabilirdim, bilmiyordum. Aslında bir yanım içimde ona karşı olan sonsuz sevgiyi bilirse gitmesinden korkuyordu. Sanki beynimin içini yiyip bitiren düşüncelerimi okumuş gibi beni kendine çekti ve başını omzuma yasladı. Nefesimi tuttum ona yakın olmak içimdeki denizlerin taşmasına neden oluyordu. Yıldızlı gökyüzüne bakana dek mırıldandığımı fark etmemiştim. "Biliyor musun Mathiâs.. senin gözlerin yıldızlardan daha parlak. Senin gözlerindeki ışık evimin yolunu bulmuşum gibi hissettiriyor."