Başardık mı?
Hadi ama bu sefer olmalı...
Bir yıldır çalışıyoruz...
Oldu mu?... Konuşsana...Bir şey söyle..
Dur...Sakin ol... Oluyor galiba.....
Ama bu ne... Bir terslik var...
----------------Taaa eskilerden. Prens ve prenseslerin var olduğu dönemlerden. Bir hikaye anlatacağım bu gün. Büyük krallıkların huzur içinde yaşadığı diyarlardan gelmiş. Güzelliklerin ama aynı dereceli acıların içinden çıkan...
Böyle bir krallıkta aklı ve üstün bilgisi ile tanınan bir kral hüküm sürmektedir. Yaşlılık gücünün çoğunu almış onu ihtiyarlığa sürükleyip derin düşüncelerde boğuyordu. Vadesinin ne zaman dolacağını bilmiyordu. Vasisi olan prense krallığı emanet etmek istiyordu.
Prense güveni tamdır, tamdır lakin aklının bir köşesinde duran derin kaygı onu uykusuz bırakacak kadar derinden etkilemiştir....
Genç prens ilmi ile nam salmış alimlerin elinden çıkmış,en iyi şekilde büyümüştü. Lakin tüm o çocukluk döneminde yanlız yaşamış babası ile yeterince yakınlık kurmamıştı. Annesinin yokluğu onu daha da içine kapanık bir insan yapmıştı. Tüm ilgisini tabiat, müzik ve sanata vermiş sakince hayatını devam ediyordu.
Kralı korkutan da buydu. Krallık dönemi boyunca rahat bir uyku çekmemişti yaşlı hükümdar. Oğluna bu ülkeyi emanet etmek omuzlarındaki bu ağır yükü yanlız ve suskun bir gencin üzerine yüklemekti. Yanlız başına tüm bunların altında ezilirdi yıllar yılı uzaktan izlediği nayif çocuk.
Uzaktan izlemek zorunda kalmıştı kral kendi oğlunu. Çünkü korkuyordu..Nefret edilmekten. Sevilmemekten. Yanında olması gerekirken yanlız bıraktığı çocuğun yüzüne bakamamaktan. Yaptığı şeylerin ağırlığından. Bir zamanlar gördüğünde gözünün içi gülümseyen o yüzün ona acı ile daha kötüsü acı bile olmadan duygusuzca bakmasından. Son olarak ona yaptıkları işe son darbeydi. Bundan daha fazla zarar verilemezdi bir insana
Annesini kaybeden prensin olanlardan sonra kendini dünyadan uzaklaştırması ince bir iple bağlı olan baba oğul ilişkisini koparıp atmıştı resmen. Prensin ne hissettiğini bilemezdi lakin ne kadar uzak olsa da oğluna eziyyet edecek kadar zalim ve kalpsiz değildi kral. Yoksa aslında öyle miydi? Oğlunu yerine geçirmek genç prensin boynuna ip geçirmeye eş değerdi onun gözünde. Gerçi bu bir hiç.
Bu yüzden ne yapacağını şaşırmıştı. Emanet edilecek bir ülke vardı. Ama baba yüreği çektiği acıları düştüğü sıkıntıları oğluna yaşatmak istemiyordu. Baba yüreği... En azından bu kadar yanlızken olmazdı. Onu yakıp yıkmışken olmazdı. Olamazdı.
Peki ne olacaktı?
Ne yapılmalıydı ki?
Kim yardım edebilirdi?
Bu sorular onu yiyip bitiriyordu...———————————————————
Merhaba ben ayal
Hikayem bu partla başlıyor....
Hoşunuza gidermi bilmem
Ve ya beni sever misiniz emin değilim
Aslında bu hikayeyi yayınlayıp yayınlamamak bile benim için bir muamma
Ama eğer yolunuz buraya düşmüşse
Hikayemi okuyup sıkılmayıp burayı da okuyorsanız emin olun çok ama çok cesaretlenmişimdir
Bu güne kadar bir kaç şey yazdım ama wattpad gibi bir yerde ilk kez deniyorum
Yazma amacım
Biraz da olsa bu dünyadan uzaklaşmak
Rahat olmak aslında
Şansım yaver gider belki yeni insanlar tanırım
Neyse işte böyle
Önümüze bakacağız
Mandalina severmisiniz. Ben çok severim.
Hoşçakalın mandalinalar~ayal