~7~
"Why was he holding her hand, when he's supposed to be mine?" Merdivenleri tırmanırken bir yandan da dilime dolanan şarkıyı mırıldanıyordum. "İt's my party and I'll cry if a want to, cry if a want to."
"Sierra sus artık, bütün yaz dilindeydi zaten." Dedi James gözlerini devirerek.
"Cry if a want to
You would cry too, if it happened to you~" Son sözleri de söyledikten sonra onun bulunduğu merdivene atladım. Bingo! Ben atladıktan hemen sonra merdiven değişmişti."Hala çocuk gibisin, Care." Dedi Dorcas yanımdan geçerken. "Hala reşit değilim, Dory. Yani Hala çocuğum." Şakasına gözlerimi devirerek Şişman Kadın portresini önüne geldim. "Of Remmy size şifreyi söyledi mi?" Dedim arkamı dönerek.
"Evet söylemişti," dedi James kaşlarını çatarak başını öne eğdiğinde hatırlamaya çalılıyor gibiydi. "Şeydi sanırım, hah! Mandragora!"
Kendi kendime söylendim. "Bu isimleri nereden buluyor anlamıyorum ki? Mandragora!" Şişman Kadın ilk önce yüzüme baktı. "İnsan bir halimi hatırımı sorar, aklınız fikriniz içeri girmekte!"
"Mandragora!" Dedim harfleri bastırarak.
"İyi be, tamam!" Diyerek savruldu ve hızla içeri girdim. "Neden bugün herkes üzerime oynuyor!" Diye bağırdım kendimi şöminenin karşısındaki koltuğa atarken. James'in gelip yanıma oturacağını fark ettiğimde hızlıca yan döndüm ve bacaklarımı uzattım, diğer tarafa da başımı dayadım. "Naş! Git başka yere otur."
"Çok kötüsün." Diyerek tekli koltuklara oturmak için döndü, ama onlar çoktan Siri ve Pete tarafından kapılmıştı. 'Sen istedin' dercesine kaşlarımı kaldırdım. Anlık olarak somurttu ve kollarını bağlayarak tek hamlede bacaklarımı uzattığım yere oturdu. "James ne yapıyorsun?!"
Altında ezilen bacaklarımı almayı denedim. "Çekilseydin." Dedi kayıtsızca. "Tamam kalk, çekileceğim." Dedim çaresizce. Kalktığında bacaklarımı kendime doğru çektim ve aşağı sallayarak bacak bacak üstüne attım. "Tanrı aşkına! Kaç kilosun?"
"Bilmem." Dedi keyifli bir şekilde. "Hatırlamıyorum."
Halimize gülen diğer ikisine baktım. Tam azarlayacaktım ama ben de gülmeye başladım. Ortak salonun kapısı tekrar açıldığında en önde Lily ve Remus'la birlikte yeni öğrenciler girdi içeri.
Gülmeyi bırakıp o tarafa döndük, az önce konuştuğum ama adını şimdiden unuttuğum çocuk da aralarındaydı. Biri kızıl saçlı olan, diğeri ise sarışın mavi gözlü iki kişi daha vardı yanlarında. Birkaç erkek daha vardı ama o üçü çok daha yakın gibiydi. Ve dört tane de kız vardı, birisinin saçları inanılmaz derecede sarı, diğer ikisinin de kızıl tonlardaydı. Açık kumral olanın ise eğer renk körü olmadıysam gözleri mordu.
Annemin bana anlattığı masallardaki sirenlere benziyordu. Geceleri büyüleyici sesleriyle şarkı söyleyip denizcileri kendilerine çeken sonrasında onları yiyen güzel varlıklar. Annem sirenlerin gerçek olduğundan da bahsetmişti, hatta bir efsaneye göre Strina kanından olan birinin bir sirenle bağlantısı vardı.
Elbette sadece bir efsaneydi ve delillere dayanamıyordu, yine de bu balıkların hikayeleri hâlâ anlatılıyordu.
Remus uzun bir konuşmanın sonunu getiriyor gibiydi. "Bu taraf kızların diğer taraf ise erkeklerin yatakhanesine gidiyor, bulunduğumuz alan Gryffindor ortak salonu, boş vakitlerinizi burada geçirebilirsiniz. Geceleri dışarı çıkmak kesinlikle ama kesinlikle yasak. 'Yok onlar dışarı çıktı, biz de çıkalım!' Gibi bir şeyle karşılaşmak istemiyorum, misafir olmanız hiçbir şeyi değiştirmez eğer kurallara uymazsanız kendi okulunuza gönderilirsiniz. Yani gönderilirmişsiniz, Dumbledore öyle diyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARKSTAR - SİRİUS BLACK
FanficSirius Black, onu henüz yedi yaşında terk etmek zorunda kalan arkadaşıyla Hogwarts Treninde tekrar karşılaşır. "Biz iki safkan aileden gelmiştik, birimiz yıldız gibi parlak diğerimiz gece gibi karanlıktı." "Birimiz siyah, birimiz beyazdı." Gözlerim...