0.3 "we passed upon the stare"

19 2 0
                                    

Tüm gün onu gizlice izlemek benim için çok cazipti. Onun salonundaki iki gün önce üzerinde uyuduğum geniş ve rahat koltuğunda yemek yediğini görmek, ve ona eşlik edemiyor olmak işin en kötü tarafıydı. Belki gizlice onu izlemek zorunda olmasaydım, Alyssa hiç olmasaydı, onu arzuladığım gibi beni arzuluyor olsaydı tüm bunlar çok kolay olurdu. Birlikte olmamız, onun uzun parmaklarında kendi parmaklarımı görmek, buğday tenin en güzel tonuna sahip boynunda burnumu ve dudaklarımı gezdirebiliyor olmam beni daha sağlıklı hissettirirdi. Buna çok emindim çünkü kendimi izlemekten alıkoyamadığım adamın yanında ve onunla olmanın düşüncesi apayrı bir heyecan, endişe, sevinç hissettirecekti bana.

Mesele, onu elde etmenin güçlüğüydü. Erkeklere duyduğum açlık değildi, hiç bir erkeği daha önce bu kadar arzulamamıştım. Belki daha yoğun ve fazla çalışıyor olmaktan dolayı beynim bana ufak oyunlar oynuyordu, bunu bilemezdim. Ama tek bildiğim şey, beynimin bana oyun oynamasına karşılık, Calum'u ne kadar çok istediğimdi. Onun dokunmadığım bedenine, tenine duyduğum özlemdi. Bu karmakarışık bir duyguydu, kimseye anlatmaya cesaret edilemeyen cinsten bir arzuydu.

Biraz sapıkça ve tehlikeli olabilirdi ama tehlikenin var olması değil miydi insanı korkutan, aynı zamanda deli gibi tehlikeye koşmasını sağlayan? Onu arzulamamın başlıca nedenlerinden birisi de buydu. Bunu yapmamın nasıl sonuçlar doğuracağını bile bile perdeyi aralamaya devam ediyor oluşumdu. Beni görseydi veya onu izlediğimi bilseydi bana ne yapardı? Onu bu kadar arzuladığımı bilseydi bundan korkar mıydı yoksa benimle beraber olmak mı isterdi?

İki gün önce ilk defa bana dokunmuştu. Yanağıma değen ucu nasır tutmuş parmağı aklıma geldikçe kendimi çıldırmak üzere buluyordum. Bana dokunmayı hiç kesmemiş olmasını, ellerinin hep üzerimde olmasını o kadar isterdim ki.. Çıldırmamak elimde değildi, böyle takıntılı düşüncelere onun karşısında girmemek, kendimi tutmaya çalışmak oldukça zordu.

Bana dokunmuş olması, üzülmemi istemediğini söylemesi, evinde uyuyakalmam sonucu beni uyandırmaması, uyurken huzurlu gözüktüğümü söylemesi.. Tüm bunlar belki de benden hoşlandığının resmiydi. Belki Alyssa'yı o kadar da istemiyordu, aralarındaki ilişki her neyse Calum'un bunu yakın zamanda bitirmesini ve benim farkıma varmasını istiyordum. Ama yavaş yavaş olmalıydı tüm bunlar. Her şeyin bir zamanı olmalıydı, doğru bir zamanda gerçekleşen her şey, işin ucunda Calum ve bana mutluluğu getirecekti.

Calum'u izlemeyi bıraktım, biraz hava almam gerektiğini hissediyordum. Kafamı biraz dağıtmanın tüm bunlardan uzaklaşmanın bana biraz daha iyi geleceğini biliyordum. Üzerime montumu geçirip, çantamı aldım ve kendimi dışarıya attım. Arabaya bindim, markete gitmek için yola koyuldum. Yaklaşık on dakika sonra marketin otoparkına vardığımda arabamı park ettim ve soğuktan dolayı koşar adımlarla markete girdim.

Alışveriş arabalarından birini alıp reyonların arasında dolaşmaya ve ihtiyaçlarımı içine atmaya başladım. Bir kaç çikolatayı arabaya koyarken arkamdan çok yakınımdan gelen sese döndüm.

"Hey!" Bu Ashton'dı. Aynı şekilde arabasını doldurmuş ve bana gülen suratıyla beni karşılayan Ashton'a "Merhaba." diye cevap verdim.

"Sanırım gelecek olan kar fırtınasını duydun. Sen de benim gibi alışveriş çılgınlığına katılmak için buradasın." dedi gülerek. Kar fırtınası çıkacağından haberim yoktu. Tüm iki günümü çizim yapmak ve Calum'u izlemekle geçirmiştim. Televizyon izlemek veya telefondan gündeme bakmak aklımın ucundan geçmemişti.

"Fırtına çıkacağını bilmiyordum." dedim ona şaşkınlıkla. Havanın iyiye gitmediği gözler önündeydi, ama bundan haberim yoktu.

"Nasıl haberin olmaz?" dedi. O benden daha çok şaşırmıştı bilmiyor oluşuma. "İki yıl önceki kar fırtınası kadar kötü olacakmış. Sanırım bir hafta evlerimize tıkılacağız." diye eklediğinde buna bu kadar sevineceğimi hiç düşünmemiştim. Ama bir anda Calum'u yaklaşık bir hafta izleyecek olmak, onun sürekli gözümün önünde olucak olmasının düşüncesi belirdi zihnimde. Tüm bir hafta onu seyretmek.. Tanrım!

there'll be a riot, cause i love you ➳ hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin