0.4 "i want you like you want me too"

27 2 0
                                    

Ben arabayı sürerken Calum camdan dışarıyı izliyordu. Kararmaya başlayan kasvetli hava oldukça tehlikeli bir görüntüyü gözler önüne sermişti. Müziği değiştirdim ve sesini biraz daha kıstım. Göz ucuyla ona bakıyor olmam dışında hiç bir aksiyon yaşanmıyordu. Arabaya bindiğimizden beri sesini çıkartmıyor sadece etrafı izliyordu. Kıstığım müziğin sesini biraz daha açmak için yeltendi, yoldan çok onu izlediğim gerçeğini farketmemesi için oldukça dikkatli sürmeye çalışıyordum.

Calum sessizliği bozmak adına "Bu şarkıyı seviyorum." dedi. Onu izlemekten müziği hiç duymamıştım. Calum etrafımda olduğunda sanki tüm sesler bir uğultu gibi geliyordu. Bunu söyleyince farkettiğim müziği daha önce hiç duymamıştım.

"Hiç dinlemedim." diyerek müziğe dikkat kesildim.

Oynadığın her oyunda,

Uyuduğun her gecede,

Seni izliyor olacağım.

Şarkıyı sanki ben yazmışım gibi hissediyordum çünkü tüm bu sözleri bir haftadır yaptığım şeylerin özeti gibiydi. Bunu biliyor olabileceği düşüncesi beni korkutsa da hoşuma da gidiyordu. Bir yanım bilmesini istiyordu çünkü onun da bana karşı bir şeyler hissedeceğini tahmin edebiliyordum. İyi veya kötü bana karşı bir şeyler hissetmesini istiyordum. Öfkelense bile bunu sorun etmeyeceğimi bilerek ona tutulmuştum. Yeter ki bana bir şeyler hissetsin diye girdiğim bu durumdan şimdi öylesine bir uzaklaşma ile bunu yok edemezdim. Zaten hissettiklerimi göz önünde bulundurunca bu pek de mümkün görünmüyordu.

Kendimden ufak bir parça bulduğum şarkıyı tekrara aldım ve gözlerimi yoldan ayırmadan "Beğendim." dedim.

"Beni izlediğini biliyorum."

Damarlarımda akan kan bir anda buz kesildi, ellerimi hissetmediğimi ve başımın döndüğünü ve tüm bunları aslında bir anda hissediyor olmam midemin bulanmasına neden oldu. Büyük bir şoka girmiştim. Oluşan uyuşukluk nedeniyle direksiyondan uzaklaşan ellerim yerine direksiyonu tuttu ve bunu farkedip ellerimi tekrar direksiyona getirdim arabayı sağa çekerek frene bastım.

Ufak bir sessizliğe girdik ve ne düşünmem veya söylemem konusunda hiç ufak bir fikrim yoktu. Onu izlediğimi biliyordu. Ona tutulduğumu veya onun sapığı olduğumu bu şekilde yüzüme vurması şu an hiç beklemediğim bir şeydi.

Yüzüne bakmaktan çekiniyordum, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Arabada sadece nefes seslerimiz ve tekrara düşmüş olan şarkı vardı.

"Nasıl?" dedim ona dönerek. Kahverengi gözleri gözlerimle buluştu ve suratında ne ciddi ne de bundan hoşlanır bir ifade vardı. Kendimi tam anlamıyla bok gibi hissediyordum.

"Sen bana kek getirdikten bir kaç gün sonra farkettim. Perdenin arkasında görünmez değilsin."

Hayatımda kendimi bu kadar küçük hissetmemiştim. İçimde dolaşan utanç duygusu yüzümde toplanmış gibiydi yanaklarımın kızarmaya başladığını hissetmeme neden oldu. Bir saniye bile gözlerimizi birbirimizden kaçırmadık. Sadece susarak ona bakıyordum. Konuşacak bir kelime dahi ağzımdan çıkmıyordu.

Alaylı bir sesle "Başlarda sapıkça olduğunu düşündüm sonra hoşuma gitmeye başladı." dedi. O da bu duruma oldukça şaşkındı bunu hissediyordum. Ama hoşuna gitmişti, bu benden hoşlandığı anlamına gelebilir miydi? Yoksa harika olduğunun farkettirilmesi onun bu durumdan ego tatmini yaşamasına mı neden olmuştu?

"Bir şey söylemeyecek misin?" diyerek sessizliğimi artık bozmak istedi.

"Bunu yapmamalıydım." dedim. Her ne kadar yaptığım için pişman olmasam da ona verdiğim izlenim bu olmamalıydı. Her şey daha doğal bir şekilde gerçekleşebilirdi fakat kendime engel olmadım. Onun güzel teni, vücudu, dudakları yüzünden bunu yapamadım.

there'll be a riot, cause i love you ➳ hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin