Hafif sağa doğru arabayı yöneltip, sokağa girdim. Gelen müzik ve kahkaha sesinin kaynağını tahmin etmek benim için çok zor değildi. Yaklaşık dört yıldır burada yaşıyordum, ve sokakta bu dört yıl boyunca hiç böyle bir etkinlik sesine rastlamamıştım. Burası genelde sessiz, bakımlı bahçelerinde renkli çiçekleri ve yaşlı ağaçları ile uğraşan ev sahiplerinin ufak çekirdek ailelerinden ve benim gibi bir kaç yalnız insandan oluşan bir muhitti. Merkeze çok uzak olmamakla birlikte kargaşadan uzak yaşamak için en iyi seçim gibiydi.
Evime yaklaştıkça sese daha da yaklaştım, garajımı bir tür ardiye alanı gibi kullandığım için garajın önüne arabamı park ettim ve dışarıya çıktım. Sesin kaynağına doğru baktığımda Calum ile göz göze geldik. Elindeki birasını barbekünün yanındaki ufak masanın üstüne bırakıp yaklaşık yedi-sekiz kişilik grubun arasından sıyrılarak bana el salladı. Bahçesine astığı minik sarı ışıkların kararmaya yeni başlamış havayla buluştuğu ortamda kahverengi gözlerini seçmek oldukça zordu. Ona gülümseyerek 'Merhaba.' dercesine karşılık verdim. Evimin kapısına yöneldim ve anahtarımı çantamdan çıkartacağım sırada "Ariel!" diyen Calum'un sesini duydum.
Arkamı döndüm ve evine hızlı adımlarla girip elinde ona verdiğim kekin tabağıyla çıktı. Yanıma doğru gelmekte olan Calum'u bekledim. "Kek için tekrar teşekkür ederim. Eğer istersen yanımıza gel, takılırız." diyen sesine karşılık iki gün önceki tanışmamızda beni çağıracağını söylediği ufak bahçe partisi sözünü hatırladım. Tabağı elinden aldım, üzerindeki uzun kollu koyu yeşil kazağının kollarını çekiştirdi. Biraz üşümüş görünüyordu, aynı zamanda biraz burnunu çekmeye başlamıştı.
"Gelebilirim, ama önce üstümü değiştirmem gerekiyor." diyerek çimento tozu olmuş kırmızı kazağımı işaret ettim. Eve gelir gelmez beni çağırmasının biraz kabaca olduğunu düşünmüş olacak ki çekinerek, "Tabi, ne kadar düşüncesizim!" dedi. Kapıyı açtım ve evin içerisine girdiğimde, sıcak yüzüne vurmuş olucak ki gözlerini kırpıştırdı.
"Bu havada bahçede etkinlik düzenlemek gerçekten aptalca sanırım." dedi kıkırdayarak, "İstersen beni içerde bekleyebilirsin, ısınmış olursun." dedim kıkırdamasının bitmesini beklemeden. Bu kadar hevesli olmama ve henüz tanışmadan onu evime davet etmeme şaşırmış olucak ki, ona karşı flörtöz yaklaştığımı düşünüyor olmasından endişelendim. Hafifçe onaylayarak içeriye girdi ve kapıyı kapatırken, karşı bahçemizde iki gün önce gördüğüm sarışın kız ile göz göze geldim. Mavi gözleriyle sanki bakışlarımı delerken, ona içten içe hak verdim.
Yatak odama çıkmak için merdivenlere ilerlediğimde, Calum ilerleyerek hemen girişte bulunan koyu kırmızı koltuğuma oturdu. Bacaklarını araladı ve orta sehpada bulunan çizimlerime baktı, "Mimar olduğunu bilmiyordum." diye arkamdan seslendi. Merdivenlerden çıkarken "Öyleyim." diyerek onu cevapladım.
Yukarıya çıktığımda üstüme hemen yeni bir kazak geçirmiştim. Aynadan görüntüme baktığımda, saçlarımı hafif kabartma güdüme engel olamadım. Hızlıca aşağıya indim ve raftaki kitaplarımı inceleyen Calum'un yanına gittim. Üzerine sıktığı parfümün hafif kokusu sanki beni baştan çıkarmak için yaptığı küçük bir şeytanlıkmış gibi geldi. Arkası dönükken ona arkadan yaklaşıp yumuşacık görününen boynundan minik bir öpücük almak istedim. Burada olduğumu ve onu uzaktan izlediğimi hissetti ama bunu bilmemezliğe verdi. Ne için onu bu denli süzdüğüme anlam vermeye çalıştığını biliyordum. Onun da içten içe beni merak ettiğini hissetmek istedim.
Bu onu ikinci görüşümdü fakat içimdeki kıpırtı asla son bulmayacak gibi geliyordu. "Gördüklerini beğendin sanırım." diyerek alayla konuştum. Burada olduğumu yeni anlamış gibi davranıp yalan söylemesine izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
there'll be a riot, cause i love you ➳ hood
Novela JuvenilAriel, yeni komşusunu dikizlemeyi huy haline getirmiş bir kızdı. Calum ise bunu bilmesine rağmen sesini çıkartmıyordu.