iki

7.8K 379 38
                                    

Sonunda hastaneden çıkıp eve gidebilmiştim. Her ne kadar beni bugünlüğüne de olsa evlerine çağırmak istemiş olsalar da kabul etmemiştim.

Kimsenin düzenini bozmak istemiyordum. Zaten kalacak bir evim, zevk için çalıştığım bir işim ve her yere kolaylıkla ulaşım sağlamamı yarayan bir motorum vardı.

Tabiri caizse tek başıma hayatımı krallar gibi yaşıyordum.

Yatağıma uzanmış ne kadar kral bir hayat yaşadığımı düşünürken çalan telefonumla düşüncelerime ara verdim.

"Cinayet çözülmüş." babamın neşeli sesiyle gülmeye başladım.

"Ben sana demiştim. Bak gördün mü?" Kimmiş peki katil?"

"Şu komşu vardı ya hani kel olan. Oymuş."

"Vay şerefsiz doğru bilmişsin ama bak. Aferin."

"Teşekkür ederim. Hadi ben kapatıyorum bölümün başını izleyeceğim daha."

"Tamam baba, görüşürüz." diyerek telefonu kapattım.

Babama iki yıl önce çoklu kişilik bozukluğu tanısı koyulmuştu. Bu tavrı da bu yüzdendi. Bazen mutlu bir baba, bazen hatta çoğu zaman üzgün ve sinirli biri haline dönüşüveriyordu bir anda.

Mutlu olduğu zamanlarda birlikte baba kız gibi vakit geçiriyorduk. Her ne kadar 1-2 saat sürsede ikimiz için de gayet eğlenceli geçiyordu.

Babam bir şeyleri başardığında onu tebrik etmem onu motive ediyordu ve beş yaşındaki bir çocuk gibi mutlu oluyordu.

Onunla çok anlaşamasak da onu gerçekten çok seviyordum ve annemin emaneti olan babama sahip çıkmaya çalışıyordum.

Kapının sesini duymamla yatağımdan kalkarak kapıya sürünerek yürüdüm.

Karşımda sabahki kızı görmeyi beklemiyordum. Şaşkınlıkla ona baktım. Evimin adresini nerden bulmuştu ayrıca?

"Kusura bakma rahatsız ettim. Müsaitsen biraz konuşalım mı?"

"Şey olur tabi. Geç içeri." diyerek kapıdan çekildim. İçeriye geçmesiyle olduğu yerde durması bir oldu.

"Müsait değildin galiba." demesiyle salona baktım. Tabii ki de toplamamıştım.

"Kusura bakma ya. Ben yalnız yaşadığım için pek umursamıyorum etrafı. Odam buradan daha topludur gel oraya geçelim." diyerek odama yöneldim. O da gülerek beni takip ediyordu.

Yatağımın üstündeki ve yerdeki kıyafetleri dolabımın içine atarak yatağıma oturdum.

Hala dikilmesiyle ona baktım. Tam oturmasını söyleyecektim ki masamın üzerindeki çerçeveye baktığını fark ettim.

Annem ve benim fotoğrafıma.

"Benziyorsunuz." dedim gülümsemeye çalışarak. Her an ağlayacak gibi duruyordu ve yanımda ağlandığı zaman ben de kendimi tutamayarak ağlamaya başlıyordum istemsizce.

Ve şu an kesinlikle ağlamak istemiyordum.

"Sanırım." diyerek yatağıma oturdu.

İkimizde sessizliğimizi korurken derin bir nefes almasıyla ona döndüm.

"Şey sabah baban vardı ama annen gelmedi, ben biraz merak ettim de."

"Sanırım artık senin de annen ve baban oldular." dedim gülümseyerek. Tamamen konuyu dağıtmaya çalışmıştım ama kız hala merakla bana bakıyordu.

"Ben ismini bilmiyorum hala. Nasıl seslenmeliyim?" dedim tekrar konuşarak.

"Liva." dedi.

"Nehir." dedim.

Daha fazla konuşmak istemiyordum. Annem hakkında konuşmak hiç istemiyordum.

"Anlatmayacak mısın?"

Derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim.

"Annem 2 sene önce vefat etti." dedim tek nefeste. Çoktan ağlamaya başlamıştım bile.

Liva da ağlamaya başladığında gözüm çerçeveyi bulmuştu bile.

Hiç konuşmadan ağladık bir kaç dakika. Gözyaşlarımı silerek odadan çıktım.

Mutfağa girerek dolaptaki pastayı çıkardım. Dün Mert'in doğum gününü kutlamıştık, bu pasta da onun pastasıydı.

Koca koca iki dilim keserek tabakları mutfakta bıraktım ve salonu toplamaya başladım. 10 dakika sonunda bittiğinde mutfağa gidecekken kapıdan bana bakan Liva'yı gördüm.

"Şey ben de tam gidiyordum."

"Pasta kesmiştim. Yemez misin?"

"Olur." dedi gülümseyerek.

"Sen otur, ben getiriyorum hemen. Yanında kola falan içer misin?"

"Yok teşekkür ederim."

Mutfağa geçip hemen pasta tabaklarını alarak tekrar salona geçtim.

Tabağı verip ben de yanına oturdum.
10 dakika boyunca hiç konuşmadan pasta yedik.

Pastamız bittiğinde Liva ayaklanmıştı. "Ben artık gideyim, merak etmişlerdir. Teşekkür ederim pasta için."

"Rica ederim. İstediğin zaman yine gelebilirsin."

"Gelirim tabii. Sen de gel mutlaka, hem gerçek ailenle tanışmış olursun. Abimlerle hiç karşılaşmadınız bile."

"Uğramaya çalışırım."

"Uğrama. Gel. Kal hatta."

Bir şey demeden gülümsedim sadece.

"Görüşürüz Nehir. Tanıştığıma çok memnun oldum."

"Ben de öyle."

kendime yalan söyledimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin