üç

7.1K 369 6
                                    

"Nehir vallahi yeter ya yoruldum." Mert'in homurdanmasıyla ensesine vurmam bir olmuştu.

"Sus Mert. Çok sinirliyim, patlamayım sana."

"Ha bu bir de patlamamış halin. Allah razı olsun canım ya, patlamadıysan daha sıkıntı yok."

"Bak çocuk dalga geçme benimle. Dükkanı kitlemeyi unutmak ne demek ya? Delirdiniz mi? Ya hırsız girseydi?"

"Nehir'im, canım, bebeği-"

"Kes çeneni. Kes. Kes. Kes."

"Nehir ya..."

Ben dün kafeye gitmediğim için kafeyi Mert ve Kerem'e emanet etmiştim. Ama onlar giderken kafeyi kitlemeden sadece kepenki indirmişlerdi ve kepenk bile kitli değildi.

Sabah kafeyi açmak için geldiğimde kitlenmemiş bir kepenk ve kapı gördüğüm için tabii ki de sinirlenmiş ve direkt Mert ve Kerem'i dükkana çağırmıştım.

Yarım saat boyunca onlara bağırıp çağırmış en sonunda da ikisine birden iş verip yanımdan kovmuştum.

Tam 3 saattir temizlik olsun, garsonluk olsun her türlü işi yapmışları ve yorulduklarının farkındaydım.

Mert ve Keremle ortaokuldan beri çok yakın arkadaş ve hatta kardeştik.

Her ne kadar ben liseyi okumasam da onların son senesiydi ve vakit buldukça kafede bana yardım ediyorlardı.

"Nehir tüm müşteriler gitti. Azıcık ucundan dinlensem en azından?" diyen Kerem ile ona döndüm. Öldürücü bakışlarımı atmayı ihmal etmiyordum tabii ki.

"İyi be. İki iş yaptınız yoruldunuz hemen. Dinlenin sonra da gözüme gözükmeyin."

"Tabii kraliçem sen nasıl istersen." yanağımdan öperek bana sırnaşan Mert'e ters bakışlarımı atıp elimdeki kahveyi içmeye başladım.

"Size bir şey anlatmam gere-"

"Nehir! Ne işin var burada?" Liva'nın sesini duymamla arkamı döndüm. Yanında bir kaç kız ile kafenin önünde dikiliyordu.

"Selam. Asıl senin ne işin var burada?"

"Selam selam. Arkadaşlarımla ders çalışabileceğimiz bir yer arıyorduk, seni görünce bir selam vereyim dedim. Şaşırdım karşılaşmamıza."

"Anladım. Burada çalışabilirsiniz isterseniz."

Arkadaşlarına bir yere oturmalarını söyleyerek yanıma doğru adımladı.

"Numaranı almayı unutmuşum, arayamadım seni. Ben de bugün sana gelmek istiyordum."

"Aklıma gelmedi numaramı vermek. Gelebilirsin tabii."

Bizimkilere döndüğümde merakla bize baktıklarını gördüm.

"Bu arada tanıştırayım sizi. Bu Liva. Liva bunlarda Mert ve Kerem."

Live gülümseyerek "Memnun oldum." dedi. Mert ve Kerem de aynı şekilde karşılık verdiler.

Liva numaramı alarak arkadaşlarının yanına gitti. Bir kaç dakika sonra elime adisyon olarak masalarına ilerledim.

"Hoşgeldiniz tekrar. Bir şey alır mısınız?"

"Burada mı çalışıyorsun?" diye sordu Liva.

Gülümseyerek "Kafe benim aslında." dedim.

Liva'nın şaşırmasıyla daha çok güldüm. Kafenin benim olduğunu duyan herkesten aynı tepkiyi alıyordum. Bu da yaşımdan dolayıydı büyük ihtimalle.

"Çok tatlı bir yermiş." dedi Liva gülümseyerek.

Arkadaşlarından biri "Ben filtre kahve alacağım, siz ne içiyorsunuz?" diye sordu.

Siparişlerini not ederek mutfağa ilerledim. Saat daha erken olduğu için bir kaç garson ve iki şef dışında kimse yoktu.

Şeflere siparişleri söyleyerek bizimkilerin yanına ilerledim.

"Hayırdır?" Kerem'in göz kırparak sormasıyla Liva'yı kast ettiğini tabiiki anlamıştım.

"Dün çok saçma şeyler yaşadım." dedim söze başlayarak. Merakla bana baktıklarında derin bir nefes alarak devam ettim.

"Öz ailemi buldum. Daha doğrusu onlar beni buldu. Dün test yaptırdık. Liva da bizimkilerin çocuğuymuş işte-"

Sözlerimi bölen kendi düşüncelerim olmuştu.

"Hassiktir."

kendime yalan söyledimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin