Evde uyurken, RÜYAMDA, Süpermen gibi uçabiliyordum. Uçarken hızımı alamayıp şehrin dışına çıkıyorum...
İki vadi arasından uçarak geçiyordum, bu arada KAYALIK YAMAÇLARA çarpmamak için sağ elimle de mesafe ayarı yapıyorum...
Yamacın tepesinde kayaç içinde fosilleşmiş dev bir kartal görüyorum. Göğüs kısmından yukarısı nedense açıkta kalmış canlı bir heykel gibi duruyor ve arka tarafları kayacın içindeydi...
Mola vermek istedim. Dinlenmek için iki vadi ortasindaki bir yere süzülerek indim. Biraz da değişiklik olsun diye yürümek istedim. Aaa, O da ne? Kayaçların içinde çalışmakta olan bir sürü adam gördüm, ''Bunlar tanıdık mı?'' diye düşünüp onlara doğru yaklaşmaya başladım. Ellerinde kazma ve küreklerle kayalık yamaçları hummalı bir çalışmayla sürekli yontuyorlar, sanki değerli bir şey arıyorlardı...
Beni gördüler, biraz daha yaklaşıp onları yakından görünce, kötü adamlar olduklarını anladım, hırpani görünüşlerinden, düşmanca bakışlarından kötü insanlar oldukları belliydi... Etrafımı sardılar. Onların başı olduğunu anladığım, tipi çok bozuk olan bir adam öne doğru çıktı, suratında hiç meymenet olmayan, güneş yanığı yüzüyle de oldukça esmer, orta boylu, orta kilolu olan bu adam; sağ elinde bulunan üç karış uzunluğundaki ok şeklinde olan bir demir şiş ile üzerime doğru yürüdü. Elindeki kebap şişi gibi şeyi seri bir hareketle acımasızca elime sapladı. Canım çok acıdı. Elim kanlar içinde kalmıştı. ''Beni bırakın, VALLAHİ kimseye bir şey söylemem! Kur'an'a on defa el basarım ki!...Yemin ederim, ne ben sizi gördüm, ne de siz beni gördünüz?! Bırakın gideyim! Benim uçma özelliğim var. Buralarda uçarak kendi kendime eğleniyordum, başka bir niyetim yoktu. İnanmıyorsanız şuracıkta bunu biraz göstereyim!'' dedim.
Çirkin ve kötü kalpli adam, elindeki şişle yeniden bana saldıracaktı nerdeyse, cinnet geçiriyormuş gibiydi, yeniden saldırmak üzereydi. Sürekli konuşarak birazcık daha zaman kazanmaya çalışıyordum, beni öldüreceklerini anlamıştım. Ancak, uçtuğumu söyleyince bu durumu merak etmişlerdi. Uçtuğumu duyunca, şişle elimi yaralayan adam, beden diliyle ''Uçma özelliğini göster bakalım!'' dercesine kafasını ve elini yana doğru sallayıp bana bir işaret verdi. ''Merak etmeyin, sadece şurdan şuraya uçarım!'' dedim. Hemen boşluğa doğru balıklama atladım, sanki yer çekimi yokmuş gibiydi; kollarımı, havayı geriye iterek biraz ileriye doğru uçmaya başladım... İçimden: ''Bu fırsatı değerlendirmeliyim, bu benim son şansım, yoksa beni hemen öldürecekler!'' diye düşündüm. Birazcık daha ileriye doğru uçtum, onların şaşkınlığından faydalanıp kayalıktan sola doğru ani bir dönüş yaptım, bağırtılarına aldırmadan gökyüzüne doğru hızla yükselmeye başladım, aşağıya baktığımda adamlar kaçışan dağınık karıncalar gibi minicik görünüyorlardı, uçtuğum yöne doğru karadan bir savaş harekatı başlamış gibi heyecanla koşuyorlardı, bu bile nedense beni ürkütüyordu...
''NE BEN SİZİ GÖRDÜÜÜM! NE DE SİZ BENİ GÖRDÜNÜÜÜZ!'' diye haykırdım. Sanki duymuyorlar beni... Ya da bana inanmıyorlar. Yerden, çil yavrusu gibi dağılmış koşmaya devam ediyorlar, durum düşündüğümden daha ciddiymiş! Onlardan iki kişi daha gördüm, vay canına!.. Tepeden aşağıya doğru panik içinde uçarcasına hızla koşarak geliyorlardı, bunlar haberi cep telefonuyla öğrenip olay yerine doğru koşmakta olan çete yöneticileriydi...
Tekrar haykırdım: ''NE BEN SİZİ GÖRDÜÜÜM! NE DE SİZ BENİ GÖRDÜNÜÜÜÜZ!'' Böyle bağırmamın asıl sebebi şu; "Ya, ateş ederlerse!..." düşüncesi...
Ben havada uçuyorum zaten, onlar neden yerde aptallar gibi koşuyorlar ki?! Bunu anlamak çok zor... Böyle davranmaları aptalca olsa bile beni ürkütüyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
panarolmal Aileniz
Horrorburda korkmaya esrarengiz olayları beraber çözmeye varmisiniz gerek sizin yasadiklariniz gerekse yazdığımız hikayelerle sizlerleyiz Günde en az iki hikaye