"Film zamanı!" Heyecan ile elindeki mısırlarla salona giren gence karşı gözlerini devirdi Minho ve telefonuna geri döndü. Ruhsuz bir şekilde oturan hyunguna göz devirdi kahverengi saçlı. "Chan hyung, Minho hyung yine çok huysuz ya! Yardım eder misin?" Duyduğu isim ile kalbi her ne kadar pır pır etse de, yüzüne yansıtmadı. Duygusuz gözler ile küçüğe baktı. Hyunjin'in son seferde söylediği şey üzerine tüm dikkatler onların üzerine çekilmiş ve her üye artık onları grubun ebeveynleri olarak çağırmaya başlamıştı. Chan'a çoğu zaman baba diyorlardı hareketlerinden kaynaklı ama bu Minho için bir yenilik olmuştu ve bu yenilik, kalbine hiç iyi gelmemişti.
"Jisung!" dedi sevinçle içeriye giren uzun boylu. Jisung'un dikkati, duyduğu ses ile dağılırken kafasını çevirdi. Gördüğü kişi ile yerinde zıplayacakken son anda durdu tuttuğu mısır dolu kaseyi hatırlayıp genç. "Jinnie!" dedi büyük gözlerle. "Beraber sarılıp izleyelim olur mu?" Hızlıca kafasını salladığında derin bir nefes aldı Minho ve telefonuna geri döndü. Kedilerinin yanına gidebilmek varken zaten film gecesine çekilmişti, bir de bu ikisinin garip yakın arkadaşlıklarını mı izleyecekti?
Adım sesleri artsa da, çok dikkatini o yöne vermedi Minho. Önündeki köpeği kovalayan kedi videosu daha eğlenceliydi.
Yanına bir ağırlık çökünce gözlerini ekrandan çekmedi. Tahminen Felix gelmişti sarılmaya ve bundan kaynaklı minik kollarını bedenine sarıp mızmızlanmasını bekledi ama her geçen saniye aksini kanıtladı. Bir de bu yetmezmiş gibi burnuna dolan ağır baharat kokusu garip gelmişti. Felix, ilkbaharı çağrıştıran çiçek kokularından başka bir şey sıkmazdı ki!
"Minho." Saygı eki kullanmaması ve kafasına kazınmış olan ses ile duraksadı. Sakin olmaya çalıştı. Kısa bir sürede kendini toparladıktan sonra kafasını kaldırdı ama bu tahminen yaptığı en büyük hataydı çünkü büyüğünün yüzü tam dibinde duruyordu.
"E-efendim hyung?" Kekelediğinde hissettiği utanç ile gözlerini kaçırdı. Sesi o kadar az çıkmıştı ki, Chan bile zoraki durmuştu. Karşısındaki minik kediye karşı gülümsedi. Çok sevimli.
"Filmi izlemeyecek misin?" Minho kalbinin gümbürtüsünü, Chan'ın duymaması için çabalıyordu daha çok. Bundan kaynaklı bir süre cevap veremedi soruya. Ardından ortamın gürültülü olduğunu fark edince vazgeçti ve konuşmaya başladı. "Bilmiyorum hyung, ilgimi çekerse izlerim." Chan, Minho'yu cidden ısırmak istiyordu. Her ne kadar insanlarla çok samimi olmadığını gösterip onları uzaklaştırmaya çalışsa da, onun gerçek benliğini biliyordu. Öz güven patlaması yaşayan biri değildi, tam tersine utangaçtı.
Tabii Chan'ın bilemediği tek şey ise, bunun sadece ona karşı olmasıydı.
Minho, herkese karşı öyleydi. Felix ve Jeongin'e her ne kadar bebeklermiş gibi davransa da, diğerlerine karşı öyle değildi. Sert çehresinin ardında sakladığı karakterin de öyle olmasını istiyordu ama karşısında peluş ayıcığa benzeyen adama karşı bunu yapmak zordu. Güneşi kıskandıracak derecede parlak bir gülümsemeyle ona bakarken kendi koyduğu kurallarını yıkmamak elde değildi.
"Başlatıyorum!" dedi Felix, Seungmin'den ayrılarak. Felix herkesi tararken onay almak amaçlı kısık gözlerle ona bakan Minho ile karşılaştı. Gerginlikle güldü. Tahminen her zaman yanına gelip bugün Seungmin'in yanına geçmesindendi bu ama ne yapabilirdi ki, diğer beş üyeyle böyle anlaşmışlardı.
Anne ve babayı yalnız bırakın.
Ciddi anlamda herkes bu sohbeti döndürmekten zevk alıyordu çünkü biricik hyunglarının her zamanki agresif tavrını bozup utanmasını sağlayacak tek yol buydu. Eh, oldukları grup da gruptan çok aile olduğundan bunun ile uğraşacak her şeyi yapacaklardı tabii ki!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shy | minchan
FanfictionChan, Minho'nun kendi gözlerine bakamamasının nedenini utangaçlığından kaynaklı sanıyordu. |24122| - |28322|