"Ne yapıyorsun burada?" diye sordu arkadan gelen ses.
"Nefes alıyorum." dedim gökyüzüne bakmaya devam ederek.
"Bu havada?" diye devam etti yanıma yürüyerek.
Soru sormaya bayılıyordu. Her an her koşulda soru sorup bir şeylerde eksik bulabilirdi. Cevap vermedim.
"Hava böylesine soğukken nefesi evde almak daha mantıklı bir hareket olur." dedi yanımda durduğunda.
Evde mi? Aldığım nefes herkesin gözüne batarken mi?
"Kalsın burası iyi."
"Bir şey mi oldu?"
Cidden bunu sormuş muydu?
"Sürekli bir şey oluyor." dedim.
"Yeni bir şey mi oldu?" diye sordu bu kez yeniye vurgu yaparak.
"Hayır sadece nefes almam dahi evdekilere batıyor bence ve asla rahat hissedemiyorum."
"Rahatsız hissetmesi gereken onlar."
"Ben benim de rahatsız hissettiğim gerçeğini değiştirmez." dedim ona dönerek.
Yine başlıyorduk galiba.
"Ablanın annen olduğunu söylemiş olsaydın daha rahat hissederdin belki." dedi kinayeyle.
Evet başlıyorduk.
"Birincisi hayır daha rahat hissetmezdim çünkü bu bir şeyleri değiştirmezdi. İkincisi bu ev beni genel olarak boğuyor. Üçüncü ve sonuncusu ablam resmi evrakları değiştirebilecek bir güce sahip değil. Lütfen bunu anla artık."
Ona doğru dönmüştüm bunları sayarken. Hayır bu duruma ben de bayılmıyorum ama başka bir şeyler var. Annemi aşan şeyler. Gün geçtikçe huzursuz hissediyorum bu evde.
Bir süre bir şey demeden gökyüzüne baktı."Haklısın bu ev insanı boğuyor." diyerek bana döndü.
"Ama boğulan bir tek biziz sanırım. Baksana herkes alışıyor yeni duruma." diye devam etti ve gözleriyle arkamda bir yeri işaret etti.İşaret ettiği yere dönüp baktığımda. Annem, Dündar Bey, Can ve Pelin vardı. Görünüşe göre gayet mutlu ve keyifli bir aile tablosu oluşturmuşlar.
"Mutlular." diyebildim sadece.
Bir süre ikimiz de konuşmadık. O mutlu aile tablosunu izledik. Can, Dündar Bey'e ve Pelin'e alışmıştı. Onlar da Can'a. Uzaktan bu durum iyi gözükse de hala beni huzursuz eden bir şeyler vardı.
Omuzumda hissettiğim şal ile düşüncelerimden sıyrılıp Bora'ya döndüm.
"Soğuk." dedi sadece garip bir ifadeyle bakışlarıma karşılık.
"Bu kadar üşüyorsan eve girebilirsin." dedim sahte bir gülümsemeyle.
Şirkette ayrı evde ayrı uğraşıyordu benimle. Abla ve anne meselesine takmıştı
Bir tek iş konusunda profesyoneldik. Beni başarılı buluyordu o noktada ve Bora ile çalışmak ciddi anlamda keyifliydi. İş disiplini çok iyiydi fakat bakma gereği bile duymadan çöpe attığı projelerimi, ödevlerimi unutmamıştım. Ona da unutturmuyordum. O anlarda susuyordu işte. Haksız olduğunu henüz itiraf etmese de biliyordu."Soğukta olsa nefes almaya ihtiyacım var."
"Barış aradı. Burcu ile plan yapmışlar siz de gelin, dedi. Burcu aradı mı seni?" diye konuştu bir an sonra.
Heh işte bir de bu var. Konudan konuya atlamaları. Ne alakaydı şimdi Barış, Burcu?
"Telefonum içeride bilmiyorum aradı mı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalan ~ DerBor (BİTTİ)
Não FicçãoBaşka bir evrende bambaşka hallerde Derya ve Bora... ⭐🍀