You are mine,
Only mine
I love you,
I want you'Jin hyung is my everything'
♤
Kulağıma dolan kuş sesleri kalbimdekinin aksine gür ve oldukça canlı gelirken, huysuzlandım. Uyanmak istemiyordum. Ellerimin altındaki yumuşacık tüyleri karıştırdım.
Yüz üstü kocaman Jungkookun sırtında yayılmış yatıyordum ve o da yürüyordu.
Sabahın soğukluğu eşimin kürküne değmeyen sırtımı buz kestirmişti ama umrumda değildi.Kürküne yaslı göğsüm sıcacıktı.
Karnımda.Jungkookun durup ufak mırıltılar bırakmaya başlamasıyla yüzümü gözlerimi açmadan diğer tarafa çevirip mızmızlandım. Uzun ve mor tüylerin içinde yüzüm kayboluyordu ve nefes alırken zorlanıyordum ama burnuma kokan kokusu dahada sokulmama sebep oluyordu.
Ömür boyu onun üstünde böyle gezebilirdim. Tüm dünyayı onun sırtında dolaşabilrdim.
Hatta bu bundan sonra en büyük hayalimdi.Sonuçta en büyük hayalim gerçekleşmişti.
Bir bebeğimiz vardı.
Bizim bebeğimiz.Eskiden daha fazlasını istemeyeceğimi düşünüyordum Tanrıdan. Ama aklımda hayalini kurduğum manzarayla yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu be yanıldığımı anladım.
Jungkook, sırtında ben ve benim önümde bebeğimiz.
Mutlu ve birlikte.
Dünyayı dolaşıyoruz.
Bu manzara için neler verebileceğimi tahmin bile edemiyordum..Yere bi anda yattığını hissettiğim ve huysuzca mırıltılar bırakan Jungkookla sarsılıp anında hayal dünyamdan çıkıp gözlerimi açtım.
Gözlerimi açtığımda gördüğüm manzarayı algılamam zor olmuştu ama algıladığım an hızlanan kalbimle çığlık atmam bir oldu.
Bu gerçek olmazdı.Bu ıssız ve oldukça yabani duran ormanın ortasında bir ev vardı.
Benim daha önce Jungkook'a anlattığım gibi bir ev.
Rüyamda gördüğüm gibi.
Abartısız, sade ama güzel ve çiçeklerle dolu.
Huzurlu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Diken Çalısı ▪︎Kookjin
FanficBaşımı yerden kaldırdım ve onun bana tüm merhametiyle bakan dolu gözleriyle karşılaşır karşılaşmaz ağzımdan bir hıçkırık koptu. Acı çekmiştik. Canımızı parçalara ayırmıştım. Çünkü bizi, bizsiz bırakmaya canımdan can gide gide zorlamıştım. "Jinnie, y...