chapter 14

906 65 67
                                    

[ Heeseung ]

Acıyan bir ifadeyle karşımdaki manzara bakıyordum. Yüce Tanrım, insanları yaratırken özellikle Yeonjun ve Hyunjin şahıslarının mı beyinlerinden kıstın anlamıyorum ki. Nasıl bu kadar mal olabilirlerdi bilemiyordum.

Soobin artık buna alışmışa benziyordu ki, sadece içeceğinden sakince yudumlarını alıp elindeki telefondan bir şey okuyordu. Hyunjin bu sefer acımadan eline aldığı pasta dilimini Yeonjun'un suratına geçirdiğinde, benim canım yanmıştı. Nasıl o güzelim pastaya kıyabilirdi ki? Nasıl? Taehyun pastasının kayıp gidişine karşı tepkisiz kalmıştı. Ismarlayan ne kadar Yeonjun'un abisi Seokjin olsa da daha bir dilim bile alamamıştı.

Üzücüydü ama tabi ki benim durumum kadar değildi.

Jake hala ortalıklarda yokken iki salağın saçma sapan savaşını tek izleyen olarak, üstüne ilk sınavların notlarıyla durumum pek içler acısı olmasa da fena değildim. Aslında kendimi köprüden aşağıya atmamak için zor tutuyordum ama sırf köpekler Jake'e gidişimle yanaşmasınlar diye hayattaydım.

Bizim bulunduğumuz masaların oldukça ötesinde (evet, bizden en uzak olan masaları tercih etmişlerdi ve haklılardı) ki masada eşiyle birlikte oturan Seokjin hyung, iş arkadaşlarına gülümseyerek bir şey anlatıyordu. Namjoon hyung birazcık da olsa onunla vakit geçirmek için gelmişti ama biricik eşi sadece işiyle ilgileniyordu. Bildiğim kadarıyla beş saat sonrasına uçağı vardı. İş için yurtdışına uçacaktı. Hatta Seokjin hyung bu yüzden iki haftalığına aile evine geçmişti.

"Yeonjun abini rezil ediyorsun."

Soobin ilk defa sesini çıkardığında doğrusu şaşkınca ona bakmıştım. Soğuk ve acı olan kahvesini alıp pipetinden içerken Yeonjun'a bakmıştı. Yeonjun anında Hyunjin'i ittirip yere düşürürken Soobin'in yanında boşluğa yerleşti. "Tamam bebeğim, uslu duruyorum." demişti. Yüzümü buruşturup işaret parmağı araladığım dudaklarım yaklaşırken kusuyormuş gibi öğürme sesleri çıkarmayı da unutmamıştım.

Yeonjun dil çıkarıp sevgilisinin koluna yapışırken başını omzuna koymuştu ve Soobin'in telefonuna bakmaya başlamıştı. İkisinin ilişkisinde tam olarak kimin baskın veya pasif taraf olduğunu anlayamıyordum. Soobin ne kadar baskın gibi gözükse de yatakta pasif olduğundan emindim. İkisinin bazen kirli konuşmalarına denk geliyorduk ve Yeonjun gerçekten alfa olduğunu belli ediyordu. Soobin kolay kolay utanan biri asla değildi, onu ilk defa kızarmış bir halde görünce tabi hepimiz şok geçirmiştik.

Hayat şaşırtıcı derece de tuhaftı işte.

Taehyun giden pastasının arkasından çok fazla üzülmeyerek yenisini söylerken tuvalete giden Beomgyu'dan hala bir şey yoktu. İki kız kendi aralarında dedikodunun dibini vururken Minho, Jisung ve Felix taş-kağıt-makas oynuyorlardı ve aralarına birkaç saniye içinde Hyunjin'de dahil olduğunda iddiaya girmişlerdi. Kaybedenler, kazananın bir hafta kölesi olacaktı.

Ben ise oturduğum kumaş kaplama sandalyede yayılmış çilekli içeceğimden arada büyük yudumlar alarak sevgilimin yolunu gözlüyordum. Yapayalnızdım. Evet, kimseler benimle ilgilenmiyordu. Sunghoon ve Jay randevuya çıkmışlardı ve onların ilişkisinden de bir bok anlamıyordum. Jungwon'da flörtü ile randevum var diyerek yirmi dakika önce yanımızdan tüymüştü.

Yapayalnızdım işte.

Nedense fazlasıyla büyük ve şık olan kafenin kapısına baktım. İçeriye yaşlı bir çift girip üst kata çıkarken onların arkasından bir süre bakmıştım. Ardından başımı tekrar kapıya çevirdiğimde, biricik sevgilim kapıyı ittirip içeri girmişti. Kocaman gülümseyerek oturduğum sandalyede dikleştim ve elimi kaldırıp yerimizi belli ettim.

i don't like your girlfriendHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin