Galiba tüm aptallık bendeydi. Yaptığım her işten bir bok çıkmasının tek sebebi budur çünkü.
Sadece onu elde etmek istiyordum ilk başlarda doğru ama bu onu deli gibi sevdiğim gerçeğini değiştirmiyor.
Beni asla sevmeyeceğini söylemişti,asla sevgili olamayacağımızı yada beraber asla bir evde yaşayamayacağımızı.
Ama bana sevgilim var dememişti. Bu onunla sevişmek için bir engel değildi benim için. Jungkook yanımda olsun ne olursa olsun.
Tek sorun bana söylememesi. Bu yüzden bu kadar tepki göstermiş olmalıyım. Jungkook'u seviyorum ve onu kaybetmek de istemiyorum.
Neyim olursa olsun yanımda olmak zorunda.
Bu yüzden yüzümü yıkayıp üzüntülü halimden sıyrılmaya çalıştım. Evde yeteri kadar ağlayacaktım zaten.
Hemen yüzümü kurulayıp üzerimi düzelttim. Yavaşça kafamı kaldırıp aynaya baktım. Her zaman yaptığım gibi yalandan gülüp kapıya doğru yürüdüm.
Ondan vazgeçmeyecektim ne olursa olsun.
Yavaş adımlarla merdivenden çıktım ve arkamdan kapıyı kapatıp kilitledim. Tam masama yürürken o kadının hızlıca çıkışa gittiğini gördüm.
Biraz rahatlarken Jungkook da orada belirmişti. Gerginlik yüzünden akıyordu ve anlamamıştım?
Ne diye bu kadar gerilmişti bilmiyorum. Onu başka bir kızla gördüğüm zaman bile omuz silkerek"Herkes ihtiyacını karşılıyor Taehyung abartma." Demişti.
Şimdi neydi bu hâli. Hemen sinsi yanımı ortaya çıkartıp biraz naz yapsam birşey olmaz diye düşündüm. Bence de iyi düşündüm.
Hiç ondan yana bakmadan masama oturup açık olan bilgisayarda işlerimi yapmaya başladım. Bugün sabahlayacaktım muhtemelen burada. Çok fazla iş birikmişti.
"Taehyung" narin kelimesinin anlamı Jungkook'un şuanda sesi olmalıydı çünkü gerçekten daha önce hiç bu tonu duymamıştım.
Çok fazla şaşırsam da hiçbir şey belli etmeden işime devam ettim.
"Herke öğle yemeğini söylediğim yerde yesin. Hadi çıkın dışarıya!" Bağırarak çok fazla da kişinin olmadığı iş yerini birkaç dakikada boşlatmıştı zaten.
Ben ise hâlâ bilgisayara bakıyordum anlamadan. Aklımdan bir sürü şey geçiyordu ve hepsi yine Jungkook'a çıkıyordu.
Ona deli gibi aşıkken bırakmazdım, bırakamazdım.
"Lütfen bana bak." Eğer başka zaman olsaydı şuan çenemi sertçe tutup kendisine doğru çevirmişti. Belli gerçekten büyük bir açıklaması vardı. Ve de beni üzecek.
Yavaşça ve baygın bakışlarla ona doğru döndüm. Gözüme gitme der gibi bakıyordu ilk kez. Altına aldığı birini kaybetmeyi istemiyordu hâliyle.
"Çok fazla iş birikmiş Bay Jeon. Sonra konuşsak." Bunu dememle kafasını hızla sağa sola sallamış ve benim tam karşıma masanın üstüne oturmuştu.
Bu sefer şaşkınlığımı gizleyemeden gözlerimi kocaman açarak ona baktım.
O da hep yaptığı birşey gibi omuz silkip ellerimi de beline yerleştirmişti. "Ancak bu pozisyonda dinlersin." Hayır yemin ederim bir bok anlamam. Hele ellerim incecik aynı zamanda kaslı belindeyken.
"O benim karım." Birden söylediği şey ile ikinci bir şok yaşamıştım. Gözlerimi kırpmadan yüzüne bakıyordum. Belki dalga geçiyordur yada ne bileyim herhangi bir açıklama.
Kalbimin daha önce bu kadar ağrıdığını hiç görmemiştim. Senelerimi verdiğim kişi bana şuan evliyim diyordu. Lütfen şaka olsun. Lütfen bana yalan söyle.
"Açıklanacak çok birşey yok. Özür dilerim söylemeliydim. Ama onu istemiyorum bile. Hem biz sadece zevk almaya bakmıyor muyuz?" Duyduklarım ile tekrardan gerçekler yüzüme çarpmıştı.
Ağlamamak için kendimi tuttum bugün bilmem kaç kere. Tutmasına izin vermeden ellerimi belinden kurtardım. "Haklısınız Bay Jeon. Yanlış falan anlamadım. Benim şuan gitmem gerek çünkü Jimin yani arkadaşım aramış görüşmek üzere."
Hemen ayağa kalkıp bu sefer onu şaşırtarak çantama uzanmıştım. "İstemiyorum demiyecek misin?" Şaşkınca sorduğu soruya sahte bir gülümseme sundum.
"Hayır beni ilgilendiren birşey yok. Sizin vizdanınız rahatsa benim de bir sorunum yok." Bok gibiydim bok gibiydim. Her şeyi geçtim karısını benimle aldatıyordu.
Acaba kadın benden şüphe ettiği için mi o kadar sorguya çekmişti. Kafam çok karışık ve yapmak istediğim tek şey içmekti.
Zar zor arabama ulaşıp kapıyı açtım. Anında gözümden yaşlar akmaya başladı. Kendime bunu nasıl yedirebilirim bilmiyorum.
Yaptığım çok yanlış ama onu seviyorum. Jungkook'un hayatımda olmaması demek benim de bir hayatımın olmaması demekti.
Onsuzken çok boş hissettim hep. O beni sevmese bile yıllar boyu bunu umursamadan onun karşısına en güzel şekilde çıkabilmek için hazırlandım.
Kazandığım mimarlık bölümüne gitmeyip burada sekreter olarak işe başladım.
Ben Jungkook için çok fazla fedakârlık yaptım ama karşılığını beklemek tam bir aptallıktı.
Bunları bilmese bile onu sevdiğimi hatırlıyordur değil mi? Beni herkesin içinde reddettiğini.
En azından bunu bilerek hareket etseydi. Çok fazla şey istemişim gibi davranması kötüydü.
Gözümdeki yaşları silerek arabayı çalıştırdım. Şuan bana iyi gelecek olan tek şey Jimin di.
O bana sarılsa bile herşey geçerdi birkaç dakikalığına.
Çıkarken otoparkın giriş kısmında omuzları düşük bir Bay Jeon görmeyi beklemiyordum. Ama çok uzun bakmadan önüme dönüp yola devam ettim.
Aklıma dolan şeylerle beraber arabayı sürmeye çalıştım. Ne gözüm görüyordu ne de beynim birşey algılıyordu çünkü.
Sadece sevgili sanmıştım. Karısı olduğunu bilmiyordum. Hoş ikisi de birşey değiştirmez ama evlilik çok başka. Sevgilisinden ayırırım diye düşünmüştüm bile.
Zavallının tekiyim.
Taehyung=ben
Kitaptaki karakterleri kendim ve etrafımdaki insanların huylarıyla aynı yapıyorum. Şaka gibi herkes her yerde.
Bölümler geç geliyo ama ne kadar güzel yorum o kadar bölüm değil mi???
İyi geceler sizi seviyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doctor |TaeKook|✓
Fanfiction"Bay Kim, dosyalar lütfen" Yetişkin içerik! Uketae! Semekook!