İki gündür günlüğü okumuyordum ve iki gündür sahile geliyordum. Belki bir umut onunla karşılaşırım diye, tabii karşılaşsam dahi onu nasıl tanıyacaktım ki? Gözlerimi etrafta gezdirirken, biraz ilerimde tanıdık bir sima gördüm. Aynı sınıfta olduğum İlkim ve yanında daha önce görmediğim bir kızla, erkek vardı. Kızı sanki daha önce görmüş gibiydim, nerede görmüş olabileceğimi düşündüm. Anımsayamadım...
Telefonuma gelen bildirimle, elimi cebime attım. Telefonumdan önce bir kâğıt geldi elime, mavi bloknot kâğıtlardandı.
''Bulamadığını düşündüğün şeyler, gözünün önündedir...'' yazıyordu. Bu not karşımdaki üçlüye tekrar bakmama neden oldu, pardon ikiliye... O kız yanlarında yoktu. Elimi tekrar cebime koydum ve telefonumu çıkardım, Görkem'den mesaj gelmişti.
''Neredesin?'' mesajı görmezden geldim çünkü şuan daha önemli bir işim vardı. Bu kızı bulmam gerekiyordu ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Bir romanda ya da dizide değildik öyle yazarın istediği gibi gitmiyordu durumlar ve bu canımı sıkmaya başlamıştı. Tekrar onların bulunduğu tarafa baktım ama orada yoklardı, kafamı bir sağa bir sola çevirdim onları bulmaya çalıştım, deli gibiydim ama bir anda yok olmuşlardı. Daha fazla zorlamamaya karar verdim ve yerimden doğruldum. Yürümeye başladım, eve gidecektim. Belki biraz daha günlüğü okurdum, belki bu sefer karşılaşsak bile onu tanırdım. Belki...
Gerçekten kafayı yemek üzereydim, altı üstü bir üniversite sınavına hazırlanıyordum. Bunlar çok fazlaydı. Bu zamana kadar kendi içimde yaşayan sıradan bir insandım; günlük, mesajlar... Çok sıra dışı geliyordu. Eve vardığımda direkt odama geçtim ve kendimi yatağıma attım, çok geçmeden derin bir uykunun kollarına sarılmıştım...
*************************
''Korkut, az kaldı...'' nefes nefese kalmış bir halde koşmaya devam ediyordum. Biri elimi tutuyordu ama kim olduğunu göremiyordum. Kumlar koşmamı zorlaştırıyordu, dalgalar şiddetli bir şekilde kıyıya vuruyordu. Sahilin sonuna doğru, büyükçe bir mağaranın önünde durduk. ''Her şey burada gizli. Tüm sorularının cevapları...'' sonra dönüp yürümeye başladı ve yok oldu. Kafamı mağaranın içine çevirdiğimde küle dönmüş kâğıt parçaları gördüm, yaklaştım ve bir parça kâğıdı yerden aldım. Bir anda her yer karanlık oldu.
Sıçrayarak yerimden kalktım, terlemiştim ve hala rüyanın etkisindeydim. Başımı yatağın başlığına yasladım ve birkaç saniye öylece karşıma baktım. Daha sonra kalkıp çalışma masama oturdum ve kitaplarımın arasına sakladığım günlüğü çıkardım. En son kaldığım sayfayı açtım, yazıların olduğu kısımda parmaklarımı gezdirdim. Sayfayı çevirip, ışığı açtım ama yazılanlar, bir önceki sayfayla uyuşmuyordu, eksik bir şeyler vardı. O an fark ettim ki, çoğu sayfa yırtılmıştı. Bloknot kâğıtlarından sonra bir bu eksikti. Şimdi ne olacaktı peki?
Telefonum çalmaya başlayınca masadan kalktım, yatağımın yanındaki komodinden telefonumu aldım. Görkem arıyordu. ''Söyle Görk'' diye telefonu cevapladım.
''Oğlum neredesin sen ya? Mesaj atıyorum cevap vermiyorsun, arıyorum açmıyorsun''
''Uyuyordum'' diyerek kısaca cevapladım onu.
''Hadi kalk gel, dershanenin karşısındaki kafedeyim.''
''Tamam, hazırlanıp geliyorum'' deyip telefonu kapattım. Kısa bir duş alıp, dolaptan bir kot ve yakasız beyaz gömleğimi alıp yatağa koydum. Üstümü giyinip komodinin üstündeki parfümümü bileklerime sıkıp, boynuma sürdüm. Gömleğimin uçlarını hafiften pantolonumun içine sıkıştırdım, saçlarımı fönle kurutup odamdan çıktım. Anneme kısaca nereye gittiğime dair bilgi verip, onun da sınav ve bu sene bir yerlere yerleşmem hakkında çektiği uzun nutuğu dinleyemeyip hızlıca yanağından öpüp evden çıktım. Çoğu zaman onun bu uzun nutukları yüzünden ayakkabımı durakta giyiyordum. Şimdi de öyle olmuştu. Tam eğilip ayakkabımı giyinecekken, minibüs geldi. Kartımı okutup en arka koltuğa yerleştim ve ayakkabımı giyindim. Cebimden kulaklığımı çıkartıp, telefonuma bağladım. Haluk Levent'ten Bukağı kulaklarımı doldurdu. Gözlerimi kapatıp, kendimi şarkıya verdim. O sırada yanımda bir hareketlilik hissederek gözlerimi açtım. Siyah kısa saçlı bir kız oturmuştu yanıma, kulaklıklarını takarken saçını geriye aldığında parfüm kokusu doldu burnuma, ilkbahar gibi kokuyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNET ÇİÇEĞİ
Teen FictionÇoğumuzun hayat karşısında belirli hedefleri ve hayalleri vardır. Bu hedef ve hayaller doğrultusunda hayatımıza yön verir ve sürekli bir şeyleri başarmak için çabalarız. Bazılarımızın ise bu doğrultuda gerçekleştirebileceği ne hedefi ne de hayalleri...