Taş

619 27 17
                                    

''Neden... neden öldün bebeğim?'' Gencin gözlerinden akan yaşlar daha şiddetli akmaya başlamıştı. Gözyaşları bir kaydıraktan akar gibi ilk önce gözlerinden, yanaklarından ve çenesinden kayıyordu. Çenesinden kayan gözyaşları yere düşüyordu ve yeri ıslatıyordu.

Kumu ıslatıyordu. Kum ıslanıyordu, güneş kurutuyordu. Güneş kumdaki ıslaklığı kuruturken gencin gözyaşları yeniden dökülüyordu ve bu kuraklığı bozuyordu. Gencin gözyaşları güneş ve kumun savaşına sebep oluyordu.

Genç söylediği şeyi düşündü. 'Neden Öldün Bebeğim?' Bunun cevabını bilmiyordu. Asla bilemeyeceğini düşünüyordu. Ona nasıl 'Bebeğim' dediğini düşünüyordu. Kulağa ne güzel geldiğini düşünmüştü. Bu sözleri uzun zamandır söylemiyordu. Ve söylemek istemiyordu.

Kimsede onda gördüğü şeyleri göremiyordu. Onun gülmesini, gözlerini, şakalarını, zeki ama saçma hallerini. Kimsede göremiyordu. Duyamıyordu.

Genç derin bir iç çekti. Ağaç güneşe yenik düşüyordu. Güneş yer değiştiriyordu. Rüzgar kesilmişti. Ağaç altındaki genci güneşten koruyamıyordu. Genç sıcaklamıştı. Yerinden kalkmak istedi. Kumlara uzattığı bacaklarına baktı. Ayakları güneş ışığına esir düşmüştü. Isınıyorlardı. Bacaklarının bir kısmıda güneşin kontrolüne geçmeye başlamıştı. Genç bacaklarını kendine doğru çekti. Dizlerini katladı. Dizleri ile kum arasında kalan alan bir üçgeni andırıyordu.

Genç üçgen şeklindeki camdan kolyesine dokundu. Gölgede kaldığı sürece kolyenin ısısı azalmıştı. Camdan kolyesine baktı. Keskin işlemeleri vardı. Büyüleyici bir kolyeydi. Keskindi. Bir deriyi kesebilecek türdendi.

Sonra kolyenin zincirine dokundu. Zinciri mıknatıstandı. Genç cevabını bildiği halde zincirin neden mıknatıstan olduğunu düşündü. Cevabını yeniden hatırladı. Hatırlayınca gülümsedi. Bu kolyeden sadece iki tane vardı. Mıkanıslar birbirini çekerdi. Bu zincirler sadece birbirleri için vardı. Kolyeler her nerede olurlarsa olsun zincirler sayesinde birbirlerini çekeceklerdi. Her zaman birbirleri arasında bir çekim gücü olacaktı. Bir mıknatıs asla tek başına var olamazdı. Bunu o düşünmüştü. O. Gencin en sevdiği kişi. O

Genç katladığı ayaklarıyla bu sefer ayağa kalkmak için yere baskı uyguladı. Ayakları kuma sert ama az bir miktarda battı. Belini yukarıya doğrulttu. Elleriyle kumdan destek aldı. Ayağa kalkarken ellerini kuma sürttü. Kumlar sağa ve sola doğru hafif rüzgarın da etkisiyle uçtu. Genç ayağa kalktığında kum izi olan yerlerini elleriyle küçük tokatlar atarak kumları uçurdu. Kumları temizledikten sonra ellerini birbirine vurdu. Kum gözlerinin önünde havada uçuşuyordu. Kumun gözlerine gelmemesi için genç, gözlerini kumlar yere düşene kadar kapadı. Bir süre sonra kumların düştüğünü umarak gözlerini açtı. Kumlar yere düşmüştü.

Genç, denize doğru yürümeye başlamıştı. Bir zamanlar eğlenerek vakit geçirdiği deniz, artık ona hiçbir eğlence vermiyordu. Genç, denize yaklaştıkça rüzgarın gücü artıyordu. Saçları sallanıyordu. Gözleri anlık değişimlerle bir kuruyor bir sulanıyordu.

Bedeni yalnız kalırsa rüzgarın esintisine kapılıp savrulacak kadar dayanıksızdı. Son aylarda zor şeyler yaşamıştı. Sevdiği kişiyi, bebeğini kaybetmişti. Bir yandan sevdiği kişinin yasını tutarken, bir yandan insanların söylediği şeyleri dinlemek zorunda kalıyordu.

İnsanların sorularına cevap vermiyordu çünkü vereceği bir cevap yoktu. Sevdiği kişinin neden öldüğünü bilmiyordu. Neler hissettiğini, neler olduğunu ve neden kimsenin bir şey bilmediğini bilmiyordu. Bebeğinin canı yanmış mıydı? Bunu her düşündüğünde onu koruyamadığı ve yalnız bıraktığı için kendinden nefret ediyordu.

Genç, bunları düşünürken adımlarını sertleşiriyordu. Denizin dalgalarının vurduğu yere geldiğinde ayağına küçük ve büyük taşlar takıldı. Bu taşlar gencin ve sevdiğinin birlikte topladıkları taşlardı. Taşları topluyorlardı ama ne anlama geldiklerini bilmiyorlardı. Genç, kendisinin acısını iyileştirebilecek bir taşın olup olmadığını düşündü. Bunun cevabını biliyordu. Onu iyileştirebilecek tek taş, bebeğiydi.

Genç, adımlarını hızla ilerletiyordu. Suyun ağırlığı adımlarını daha sert ve büyük atmasına sebep oluyordu. Attığı adımlar ve dalga suyu genci denizin ilerisine doğru sürüklemişti. Şu boğazına geliyordu. Genç durdu. Yüzünü geldiği yöne doğru çevirdi. Sahile baktı. Eskiden bu sahilde neler yaptığını hatırladı. Tuzdan dolayı kızarmış olan gözleri, kendi gözyaşları yüzünden gözünü yakmaya başlamıştı. Genç acı bir şekilde inledi.

Ama bu onun ağlamasına engel değildi. Düşündükçe ağlaması şiddetleniyordu. Kendisini suyun üzerinde dengede tutmakta zorlanmaya başlamıştı.
Ayakları hareket etmeyi dengesiz bir şekilde yapıyordu. Kolları suyun üzerinde dairesel hareketler yapıyordu.

Genç yoruluyordu. Suyun üzerinde durmaya daha fazla dayanamayacağını düşünüyordu. Yoruluyordu. Güneş suyun altında derisini bulup onu yakıyordu. Tuz gözlerini acıtıyordu ve görmesini zorlaştırıyordu.

Genç, gücü tükenmeye başladığında bir anısını hatırladı. Bebeği ile mor bir kanepe de film izliyorlardı. Filmi çeken kameraya tuz bulaşmış gibi görünüyordu. Görüntü bulanıktı. Genç filmin sonunu hatırlamaya çalıştı. Düşünüyordu. Bu sırada başı suyun içine girdi. Ani bir hareketle hemen yüzeye geri çıktı. Suyun etkisiyle filmin sonunu hatırladı.

Bir gencin sevgilisi ölüyordu. Genç, sevgilisi ile en güzel anılarının olduğu yere, denize gidiyordu. Deniz de bir taş bulmak için suyun derinlerine dalıyordu. Bu taşı bulduğunda o taş, gencin aşkı ve ölen sevgilisin aşkının birleşimi sayesinde sevgilisine dönüşecekti. Genç buna inanır ve denizin derinlerine kendisini bırakır. Bulanık su da giderken siyah bir taş görür. Bu taş o kadar siyahtır ki, taşın etrafında ki suyun rengi siyaha yakındır. Genç taşı görür ve eline alır. Taşa bütün sevgisini yükler ve taşı kalbine koyar. Bir süre sonra taş beyaza dönüşür ve deniz beyaz rengine döner. Genç gözlerini açtığında taşın beyazlığının renginde bir kıyafetle sevgilisini kucağında görür. Ve sevgilisi hayata geri döner.

Gencin ağzına su dolmaya başlıyordu. Suyu geri tükürmeye çalışıyordu ama deniz anında yeni bir suyu ağzına gönderiyordu. Genç anısının devamını hatırladı ve onu düşündü.

Gencin bebeği filmin sonunda küçük bir gözyaşı dökmüştü. Ardından küçük bir kahkaha atmıştı. Ve bir şey söylemişti '' Hayat filmlerdeki gibi değil ki '' demişti.

Genç o an sevgilisine bir cevap verememişti ama şimdi cevabını vermek için hazırdı. Ağzına sular dolarken ve boğazı yanarken sevgilisine onu duyabileceğine inanarak bir cevap verdi.

''Eğer filmlerdeki gibi değilse, öyle olması gerekir''

Genç gözlerini kapattı ve kendini suyun derinliklerine bırakı...

Artık uzun zaman gelecekten bölüm gelmeyecek. Bu sondu büyük ihtimalle.

Bir dahaki bölümde artık survivor'a geçiş yapıyoruz aklımda güzel bir uçak sahneside var umarım güzel yazabilirim.

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereee💜

Filmlerdeki Gibi Değil ~ Ognis Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin