6. Menemen

5.6K 401 68
                                    

Medya: Armando

Bütün gece uyuyamamıştım. Ben evlenmiştim. Evliydim ben! Hem de süper seksi bir adamla! Ben! Levi Jansen! Hâlâ rüya gibi geliyordu. Kendimi tamamen yaşlı bir adamla ya da ne bileyim son anda kandırılarak karşı cinsten biriyle evleneceğime ikna etmiştim. Fakat öyle olmamıştı. Hayalimde bile daha iyisi olmayacak biriyle evliydim. Bu, bana tanrının bir armağanı olmalıydı. O armağana iyi bakmalıydım. Yüzümdeki sırıtmayla uyumadan önce sabah ona kahvaltı hazırlama sözü verdim kendi kendime. Mısır gevreği değil, gerçek bir kahvaltı..

Fakat öyle olmamıştı. Geç uyuyunca haliyle geç kalkmıştım. İlk uyandığımda başım ağrısa da neyseki migrene çevirecek gibi durmuyordu. Gerinerek yataktan kalktığımda hâlâ uykum vardı. Esneye esneye odamdan salona geçmiştim ki salonun ortasında şaşkınca bana bakan bir adet esmer bombayla havadaki kollarımı indirdim.

Pekâlâ, ağzım bademciklerim dışarı fırlayana dek açık, kollarım havada esnerken ve gözlerimdeki çapaklar yerli yerindeyken pembe tişört ve kareli pijama takımı içinde havalı olduğumu düşünmüyordum. Tamam, itiraf. Rezil haldeydim.

''Ne yapıyorsun?'' Diye sormadan alamadım kendimi. Rezilliğimi acilen unutturmam gerekiyordu. Acilen!

''Kahvaltı.'' Arkasını işaret ettiğinde gördüğüm menemenle gülümsedim.

''Menemene mi o! Hemen yüzümü yıkayıp geliyorum.'' Koşar adım banyoya girdim. Yüzümü yıkayıp aceleyle saçlarımı düzeltmeye çalışırken toz pembe tişörtümle yatacak kadar ne yaşadığımı sorguladım kendi kendime. Çıkarmak istedim ama zaten çoktan görmüştü. Ofladım, kıvırcık tutamlar ne yaparsam yapayım daha da karışıyor gibiydi. İstemeye istemeye çıktım ve ben gelmeden başlamayan çocuğun karşısına oturdum.

''Beni beklemeseydin keşke.'' Başını iki yana salladı. Konuşmayı pek sevmiyor gibiydi. Zorlamadım. Çatalı menemene batırıp biraz alırken o benim aksime ekmeği tavaya batırmıştı. Tıpkı hatırladığım gibi.

''Siz türkler böyle yemekten vazgeçmeyeceksiniz değil mi?" Alttan bir bakış attığında karnım kasıldı. Gülümsedim. Hiçbir şey yokmuş gibi devam ettim. ''Geçen yaz istanbula gelmiştim. Bir hafta boyunca gezmediğim görmediğim yer kalmadı diyebilirim. Gerçekten harika bir şehir.''

''Öyledir.'' Yemeğine devam ettiğinde çatalı bıraktım. Onunla birlikte ekmeği batırdığımda şaşırarak bana dönse de gülümseyerek ağzıma aldığımda zevkle gözlerimi kapattım anlık.

''Hatırladığım gibi enfes!"

''Ekmekle daha güzel oluyor değil mi?" Hızlı hızlı başımı salladım. Minik bir tebessüm suratında yer edinmişti ve o kadar güzeldi ki... hipnotize olmuş gibi hissediyordum. Ağzımdaki lokmayı zorlukla yutarken çiğnemeyi tamamen unuttuğumu hatırladım. Lokma boğazımda kalırken öksürerek elimi göğsüme vuruyor, yutmaya çalışıyordum ama nafile, gittikçe zorlanıyordum. Dîyar kalkıp arkama geçtiğinde tatlı sert yumruklarını sırtımda hissettim.

''İyi misin?" Öksürüklerim yavaş yavaş azalırken geri çekilip endişeyle suratıma baktığında boğulma tehlikesi yüzünden akan yaşlarımı titreyen ellerimle silmeye çalıştım.

''İyiyim.'' zorlukla konuştuğumda yüzümü avuçları arasına alıp yanaklarımı nazikçe kurulamaya başladı, burnumu çektim. Kendimi yirmi dört yaşında bir yetişkin gibi değil de dört yaşında bir çocuk gibi hissetmiştim.

''Çocuk gibiyim değil mi?" Dedim teyit edercesine.

''Hiç senin kadar iri bir çocuk görmemiştim.'' Güldüm. Geri çekildiğinde ellerini yeniden tenimde hissetmek istemiştim ama çoktan gitmişlerdi. Gözlerimle onu takip ettim. Sürahiden bardağa su doldurup bana uzatmıştı. Kısa bir teşekkür mırıldanıp birkaç yudum aldım. Biraz daha kendime gelmiştim.

Göçmen (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin