Bildiğin Her Dilde Sevmek

3.9K 372 92
                                    

Medya: LEVİ

İyi okumalar...

Havalar gittikçe soğurken sonbahar yerini yavaş yavaş kasımın o bilindik ayazına bırakmış, ceketler yerini daha kalın kıyafetlere teslim etmişken koluna girdiğim Dîyarla sakin adımlarla mağazalara baka baka geziyorduk.

Bugün yılın son konseri olan Justin Timberlake konserine birlikte gitmek için pazarımızı feda etmiş, bunun içinde kendimize kış için yeni kıyafetler bakmaya karar vermiştik çünkü çok soğuktu!

''Levi gerek yok diyorum kıyafete. Üşümem ben öyle kolay kolay.'' Diye sabahtan beri bininci kez söylenen çocukla bıkkınlıkla gözlerimi devirirken kendimi düzeltme ihtiyacı hissettim. O değil, ben karar vermiştim. Çok eşyası yoktu. Kışlık hiçbir şeyi yoktu. Ben şu havada mont giymek isterken onun bu söylediklerini dikkate alamıyordum. Ha, bir de onun ikide bir yüzüne vuran rüzgardan ürpermesini saklamaya çalıştığını görmek ancak daha da hızlanmam için sebep oluyordu. O kadar.

''Belli. Dudakların kurumuş hâlâ konuşuyorsun.'' Onu ara sıra geldiğim mağazanın içine sürüklemeye başladım. ''Gel hadi." Diye ısrar ederek.

''Dudaklarımı ısıtsan fena olmazdı aslında."

''Ne dedin?" Bir an gözlerini kırpıştırdı üst üste. Ben ona çatılmış kaşlarımın altından anlamayan bakışlar atarken karşımdaki çocuğun yanaklarına kan hücum ediyordu durmadan. Mağazanın ani sıcağından olduğunu düşündüm.

''Bir şey demedim.'' Eli mor yanaklarına, oradan dudaklarına indi. Aynı anda birbirine kenetli yeşillerimiz onun koyulaşmış bakışlarının aşağılara inmesiyle yutkundum. Niye dudaklarıma bakıyordu bu çocuk?

''Dedin!'' Dedim. Beklediğimden daha tiz ve yüksek çıkan sesimle bir an utandım. Şimdi ikimizde birbirimize çekingence bakıyorduk. Tanrım, çok gariptik.

''Yani... bir şey duydum sanki.'' Kısık mırıltım sadece ikimizin duyabileceği kadardı.

Bana doğru ürkek bir adım atmasıyla titrek bir iç çekişle onu süzdüm. Birinin acilen bana yirmi dört yaşında olduğumu hatırlatması gerekiyordu. Çünkü ben bu adamın yanındayken her şeyi unutuyordum.

''Levi burası fazla sıcak olmadı mı?''

''Öyle mi oldu?"

''Oldu oldu. Bak kıpkırmızı olmuşsun.''

''Senin de yanakların morarmış.'' Yanaklarını okşadım. Çok garip bakıyordu bana. Hülyalıydı koyu yeşiller.

''Dîyar..''

''Hmm.''

''Hadi alışveriş yapalım!" Bileğinden tutup çekiştirerek erkek reyonuna ilerlerken kendimi yelliyordum. Kışlık alışverişin yanında konser için de alışveriş yapmam lazımdı.

Yepyeni sonbahar renkleriyle bezeli kıyafetlerin arasına kendimizi attık. Askılara tek tek bakarken beğendiklerimi Dîyar'ın üstünde tutuyor, ondan da onay almayı beklemeden koluma asıyordum. Sorma gereği duymuyordum çünkü az çok zevkini biliyordum. Sade ve rahat şeyler seviyordu Dîyar. Genelde beyaz, siyah, gri, haki yeşili ve lacivert gibi renkleri seviyordu. Bende bu çizgiden çok çıkmadan seçmeye çalışıyordum. Sonunda elimde bir dolu kıyafetle kabinlerin önüne geldiğimizde hepsini içeri yığdım ve hevesle Dîyar'a döndüm.

''Hadi başla denemeye.''

''Hepsini mi?" Dedi şok içinde.

''Hepsi tabiki.'' Dedim. Aslında daha çok eksik vardı ama önce önemli gördüğüm parçaları getirmiştim. ''Hadisene.'' Dedim hâlâ durduğu yerde kıyafetlere bakan çocuğa.

Göçmen (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin