Frambuazlı Turtam

32 6 4
                                    

Okuldan çıkmıştım ve eve doğru yürüyordum. Burak olayını saymazsak okulda ilk günüm çok sakin ve güzel geçmişti. Burak demişken onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum tek bildiğim daha beni gördükten iki saniye sonra bana yürümeye başlaması. Acaba Poyraz ile araları niye bozuktu? Poyraz neden onu yanımızda gelmesini istememiş ve bunu bu kadar büyütmüştü? Her neyse yakında öğrenirim ben. Ben var ya ben ne anasının gözüyüm ben haberleri var mı? Ama düşününce  gerçekten belki de son 3 aydır en güzel günümü geçirmiştim. Bu okul bana iyi gelecekti. Evin önüne geldiğimde karşımdaki kişiyi görünce kalakaldım. Bu Caner'di.

+Ne işin var senin burada?

-Okuldan kaydını aldırmışsın.

+Evet. Ama bu seni hiç alakadar etmez.

- Hayır eder. Benim yüzümden mi gittin?

+Bir düşüneyim bakalım hmmm... Senin yüzünden mi acaba? SEN SALAK MISIN TABİ Kİ SENİN YÜZÜNDEN!

-Tamam bağırma. Çok özür dilerim. Yaptığım her şey için. Bak ben seni çok kırdım biliyorum. Ama yemin ederim şu iddiaya girmeden önce benden hoşlandığını bilmiyordum.

+ Ne yani senden hoşlanmasam yine yapacak mıydın bunu!

- Çok sinirlisin biliyorum. Ama ben buraya özür dilemeye geldim. Lütfen beni affet.

+ Bir daha gözüme görünmeyeceksen affederim.

- Oh be. Sonunda Be.

+ Neyse hadi kaybol artık

Dedim ve tam kapının kilidini açacakken:

- Sana bir şey daha söylemem lazım. Eğer bunu şimdi söylemezsem kendimi ömür boyu affetmem.

+ Buyur paşam söyle.

- Ben aslında bugün okulda senden hoşlandığımı söyleyecektim. Ama sen gelm...

+Ne dur bi dakika! Bana yaşattıklarından sonra seninle çıkabileceğimi mi sandın.

- Bak Işıl. Evet ben bir hata yaptım ama o günden beri hep düşünüyorum ve aslında senden hoşlandığımı farkettim. Okulda da farketmişsindir belki seni Didem'den korudum. Çünkü seni seviyorum. Birinin seni üzmesine dayanamıyorum. Ve seni en çok üzen de bendim... Biliyorum..

+ Caner... Uzatma. Ben seni sevmiyorum. Ve sevmeyeceğim... Ben senin bir ağlatıp bir sevebileceği kızlardan değilim. Belki gerçekten pişmansındır ama bu kadar. Gerisi yok... Lütfen bir daha karşıma çıkma evimin önünden de uzaklaş. En azından son sözlerimiz kavga ederek olmasın. Hoşçakal.

Kapıyı kapatıp içeri girdiğim anda gözlerimden yaşlar istemsizce sel olup akmaya başlamıştı. Ağlıyordum. Geçmişe, yaşanılanlara, aşkıma... Her şeye ağlıyordum. Orada olup ona evet demeyi o o kadar isterdim ki... Ama bu imkansızdı. O duygusuz yalancıya bir daha güvenemezdim. Bir daha aynı şeyleri yaşayamazdım. Sığınağımda (odam) yumuşacık yatağımda depresyon pijamalarım ve yorganım ile kara kara otururken içeri annem geldi.

- Noldu kızım neyin var annesinin kara kuzusu?

+ Yok bir şey anne. İyiyim benn

- Yoksa okulda mi bir şey oldu? Geldiğinden beri hiçbir şey anlatmadın. Nasıl geçti bakalım ilk günün?

+ Ooo dedikodu diyosun tamam kız anlatıyorumm...

Popoma sert bir tokat "atıp eşşek seni" lafından sonra anlatmaya başladım. Okuldaki tipleri, Ayşe, Arda, Poyraz, Çınar... Hepsini detaylarına kadar anlattım çünkü annem her ayrıntısını sorar. Bana kimlerdenmis diyo. Ya nerden bileyim. Ben biriyle tanışınca "pardon kimlerdensiniz acaba" diye mi soruyorum. Ah şu anneler...

Kapalı KutuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin