Zor Kararlar

9 4 1
                                    

    Yine sıkıcı bir gün ve yine coğrafya dersi. Benim bu coğrafyadan çektiğim nedir arkadaş. Bitmek bilmiyor ders. Oturduğumuz yerden saniyeleri saymaya başladık artık. Dışarıda mükemmel bir hava, kuşlar cıvıldıyor, börtü böcek halay çekiyor, çiçekler bulutları selamlıyor ama biz coğrafya işliyoruz. Artık zil çalsa da kendimizi dışarı atsak. Biz böyle kös kös otururken Arda arkadan sessiz ve pratik bir şekilde elime kağıt tutuşturuverdi. Hocaya çaktırmadan açtım içinde "bitse de gitsek" yazıyordu küçük bir tebessüm ettim. Bana bu notlardan sürekli gönderirdi. Hatta sadece bir derstte masamda yirmi beşe yakın kağıt vardı. O kadar hızlı yazıyor, söyleyecek yeni ve saçma bir şey daha buluyordu ki cevaplamaya zamanım yetmiyordu. Ama her şeye rağmen okuldaki şu kağıt ile mesajlaşma işini seviyordum. Tam o sırada hocanın nefesini ensemde hissettim. Düşündüğümün olmaması için içimden dualar ederken korkarak yavaşça başımı kaldırdım ve şişman, gözlüklü, kızıl boyalı saçlı o kadınla göz göze geldim. Bana eliyle kağıdı vermemi işaret etti ben çekinerek de olsa mecburen kağıdı verdim o sırada asla bu kadar sessiz girmediğim sınıf biz kesmiş pürdikkat bizi izliyordu. Hoca kağıdı açtı ve sesli bir şekilde okudu "bitse de gitsek" alaylı sesiyle bunu okuduktan sonra gözlerime keskince baktı ve yine klişe konuşmalara başladı yok ben bunları zaten biliyorum. Yok ben maaşımı alıyorum zaten, ben de çok meraklı değilim, A sınıfı sizden daha iyi vs. Bu klişe cümleler uzar gider. Neyse ki kızmadı sadece dersin geri kalanı hocanın dırdırıyla geçti çok şükür kağıtta o kadar da büyük bir şey yazmıyordu. Diğer kağıtları düşününce içinde kimlerin, nasıl dedikodularının geçtiğini hatırladım. Tarihçinin yağlı göbeği, fizikçinin komik bıyığı, İngilizcecinin saçma topuklu ayakkabısı ve daha neler neler. Hocanın 17 dakikalık dırdırı ardından sonunda ders bitti. Burası gerçek dünya ve yıllar yıllar önce diye zaman dilimleri yoktur. Özellikle de sıkıcı coğrafya dersine giren masum öğrencilerseniz hayat her saniyesinde size acı çektirir ve dersin bitmesine 21 dakika 14 saniye kaldığını da adınız kadar iyi bilirsiniz. Bu uzun zulümden sonra biraz nefes almak için teneffüse çıktık -Çünkü buna mecburduk. Biraz daha sınıfta kalsak beyin erimesinden hastaneye kaldırılma ihtimalimiz çok yüksekti- Arda'nın voleybol topu vardı. Hep beraber dışarı çıktık ve oynamaya başladık. Arda benden özür diledi ben de "Aman taktığın şeye bak boşver. Bir şey olmadı zaten" deyip konuyu kapattım. Musmutlu bir şekilde günlük güneşlik havada voleybol oynuyorsanız hayat gerçekten çok güzel. Tam gaza gelmiş mükemmel bir oyun sergilerken Çınar topu bana gönderdi, ben hemen karşılık verip Poyraz' a attım ve Poyraz'dan da müdürün camına... Cam kırılma sesiyle irkildik. Hepimiz oraya bakmaya korkuyorduk ama başımızı kaldırdığımızda müdürün kırık camdan bize doğru baktığını görünce birbirimize aha şimdi sıçtık bakışı attık. İşte o musmutlu gün bir anda sonlandı. Hayat bir teneffüsü zaten coğrafyadan sonra kendine yeni yeni gelmeye çalışan bize çok görmüştü. Hoca kaşlarını çatmış, ellerini arkasında bağlamış bir şekilde bize camdan bağırmaya başladı "Kim attı bu topu!"
Hiç kimseden çıt çıkmıyordu. Biz de haberimiz yokmuş gibi davranıyor birbirinizle sohbet ediyor gibi yapıyorduk. Hatta bazıları sırf suç üstüne kalmasın diye bahçeden yavaş yavaş uzaklaşıyordu. Hoca bir daha bağırdı:
''Bakın kim yaptı diyorum! Eğer söylemezseniz kameralardan bulurum! Kandemir? Senin bu işle bir ilgin var mı?''
Bunu söylerken Poyraz'a bakıyordu. Anlaşılan Poyraz'ın daha önce de böyle vakaları olmuştu.
Hoca dik dik Poyraz'a bakarken hiç beklemeyeceğimiz bir şey oldu. Yan tarafımızda olan Burak müdürün canına doğru yürürken söze girdi:
"Hocam ben yaptım. Kusura bakmayın yanlışlıkla oldu. En kısa zamanda camı yaptırtacağım."

   Hepimiz şaşkın bir şekilde Burak'a baktık. Neden böyle bir şey yapmıştı şimdi? Ellerinde olsa birbirlerini bir kaşık suda bile boğabilecekken şimdi neden onun suçunu üstleniyordu? Hepimizin aklında bu sorular dolaşırken müdür Burak ile konuştuğu için pek bir keyiflenmiş olacak ki o kova göbeğini ovuşturarak sırıtan gülümsemesi üzerindeki pala bıyığını düzellti.
" Ne kusuru Albaycım. Babanla konuşuruz biz ama bir dahakine daha dikkatli oynayın."  Hallerinden müdür ile Burak'ın ailesinin samimi olduğunu anlamamak imkansızdı. Ve Burak da bu avantajı her fırsatta kullanıyor gibiydi. Burak'a döndüğümde bize bakıyordu gözlerimle arka bahçeyi işaret ettim ve hep beraber ve oraya yürümeye başladık. Arkadan esen hafif rüzgar sesi ve yeni çalmış olan zille beraber içeri giren öğrencilerin koşuşturması eşliğinde gittikçe sessizleşen bahçede boş bir yer bulmayı başarmıştık. Herkes birbirine bakıyor kim, nasıl söze gireceğini kestiremiyordu. Uzunca bir sessizliğin ardından Poyraz söze girdi

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 20, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kapalı KutuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin