[4.]

3.9K 254 48
                                    

"Lan tamam bırakın artık, yeter bu kadar içme."

Oturduğum yerden Faruk abinin  azarlamalarını uykulu bir şekilde dinliyordum. Saat akşam 10 olmuştu ve şu saate kadar masada konuşulmayan konu, içilmeyen bira kalmamıştı. Mete ile bana bira içmemize izin vermemişlerdi. Neymiş, yaşımız daha küçükmüş. Herkes biliyordu ki onlar bizim yaşlarımızdayken içkinin kralını içerlerdi. Onların sayesinde mahallede kavga eksik olmazdı. Özellikle Mert abiyle Gürkan abi mahallede olaysız duramazlardı.

"Abicim kırk yılın başı şurda hepimiz toplanmışız, bırakında istediğimiz kadar içelim aga."

Sarhoş olduğu her halinden belli olan Mert'in ensesine bir tane yapıştırdı Faruk.

"Ulan sonra başım çatlıyor diye ağlıyorsun ama." derken kaşlarını çatmıştı. "Geldin 28 yaşına ama hala çocuktan bir farkın yok."

Ensesini ovarken Mert'in ağzından bi kıkırtı kaçtı. "Bak bunu doğru dedin amına koyayım."

Sanki dünyanın en komik lafını etmiş gibi gülmeye devam eden Mert ile içinden bir sabır çekti Faruk. Malını iyi tanıyordu sonuçta. Sarhoş olan bir  Mert, görmüş olduğunuz üzere hiç çekilmiyordu.

Faruk abiyle Mert abinin atışmalarına  bakarken elimi ağzıma götürüp esnedim. Sabah sıcak olan havanın akşama doğru serinlemesiyle iyice mayışmıştım. Gözümü kapatıp kafamı geriye doğru attım. O sırada üstüme hafifçe bir ceket konuldu. Burnuma gelen kokuyla gözlerimi açtığımda Alparslan abiyle göz göze geldim.

"Hava serinledi, üşütürsün."

Alparslan abiye mayışmış bir şekilde bakmaya devam ederken ellerini kaldırıp saçlarımı geriye doğru taradı.

"Çok mu uykun geldi?"

Yumuşakça konuşan Alparslan abi şefkatle yüzüme bakıyordu. Kafamı hafif salladım.

Alparslan ise sevdiğine içi giderek baktı. Uykulu uykulu ona bakarken tam ısırmalıktı. Camdan gelen serin rüzgarla öne doğru düşen tutamlarını nazikçe geriye taradı.

"Kalkta evine bırakayım seni."

Alparslan abinin ceketinden gelen yoğun kokuyla iyice mayışmıştım. Eve gidip sıcacık yatağımda uyumak istediğim için hemen kafamı salladım. Onaylamamla Alparslan abi sandalyesinden kalkarken bende oturduğum yerden yavaşça kalktım.

"Saat geç oldu artık, Umut'u evine bırakacağım. Benimde yapacak işlerim var."

Faruk abi de kalkarken yüzüme baktı. "Tamam kardeşim, baksana zaten etrafa nasıl uykulu uykulu bakıyor."

Gülerek konuşan Faruk abiyle Alparsan abi de kısıkça güldü.

"Size iyi akşamlar, Kağan sende Mete'yi evine bırakırsın kardeşim."

Kağan abi kafasını tamam manasında sallarken Mete'ye baktım. Güya eve beraber gidecektik. Sorun yok dercesine gözünü kırptı.

Masadakilere iyi akşamlar dedikten sonra Alparslan abiyle dışarı çıktık. Dışarı çıktığımızda yüzüme gelen rüzgarla cekete sıkıca sarıldım. Alparslan abinin anahtarla arabayı açmasıyla hemen arka kapıyı açıp rahat koltuğa oturdum. Ellerimi birbirine sürttüm. Alparslan abi de ön koltuğa oturup ısıtıcıyı çalıştırdı.

Arabayı da çalıştırıp evime doğru sürmeye başladı. Gözümü kapatıp açarken dikiz aynasından Alparslan abinin arada bir bana baktığını farkediyordum. Aradan geçen az bir süreyle evimin önüne gelmiştik. Gözlerimi ovuşturup üstümdeki ceketi çıkarttım.

"Teşekkür ederim Alparslan abi, iyi geceler sana."

Mayışmış bir şekilde konuşmamla arkasını dönüp bana baktı. Birşey demeden derince gözlerime baktı.

"İyi geceler." sevdiğim.. diye içinden devam etti Alparslan.

Ceketi yana koyup arabadan çıktım. Koşar adımlarla eve giderken arkamı dönüp ona el salladım. Hafifçe başını sallayan adamla eve girdim. Annemlere biraz göründükten sonra direkt uyumaya gittim.

*

Telefonuna gelen aramalarla yürüdüğü yolda gerildi Mete. Üvey babası arayıp duruyordu. Eve  gittiğinde bunun hesabını soracaktı biliyordu. Umuyordu ki eve gidene kadar bir yerde sızıp kalmıştır.

"Telefonun çalıyor sürekli, açmayacak mısın?"

Elindeki sigaradan bir duman çeken adama baktı. "Önemsiz birisi."

O sırada tekrar çalan telefonla aceleyle sessize aldı. Kağan kısık gözlerle karşısındaki çocuğu izlerken kaşlarını çattı. Telaşla hareket ediyordu sanki.

"Önemsiz birisi olduğuna emin misin?" dedi sürekli çalan telefonunu kastederek.

Aceleyle kafasını sallayan çocukla pek tatmin olmamıştı. Bir derdi vardı belliydi. Elindeki sigaradan bir duman daha çekerken karşısındaki çocuğu izlemeye devam etti.

Mete kendisine bakan adamla gözlerini etrafa çevirdi. Kalbi hızla atmaya, elleri titremeye başladı. Karşısındaki adama yıllardır aşıktı. Nasıl ve ne zaman oldu hiçbir fikri yoktu. Biliyordu hissettiği duygular çok yanlıştı, ama elinde de değildi işte. Karşılıksız bir sevdaya düştüğünün farkındaydı. Umut'a bile söyleyememişti. Etrafa bakarken gözleri hafif sulandı. Evde çektiği üvey babası yetmezmiş gibi birde bu imkansız aşka düşmüştü. İçine ata ata artık bir gün patlayacaktı haberi yoktu.

Kafeye çağrıldıkları zaman işte bu yüzden heyecanla kabul etmişti. Sevdiği adamı görecekti sonuçta daha ne olsundu.

Bir süre sessizlik içinde yürümelerine devam ederken Mete'in evinin oraya gelmişlerdi. Mete yanındaki adama dönüp kısık sesle mırıldandı. "Sana da zahmet oldu, eşlik ettiğin için teşekkür ederim."

Kağan gülümseyip elini Mete'nin omzuna koyup pat patladı.

"Önemi yok, hadi gir evine buz gibi olmuşsun."

Mete onun bu düşünceli haline buruk bir şekilde baktı. Ondan ayrılmak istemese de eve girmek zorundaydı. Yanındaki adama arkasını dönüp güçlükle evine doğru giderken içindeki yangınlardan kimse bir haberdi.











Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 10, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ALPARSLAN [Gay] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin