Bir varmış bir yokmuş. Pireler berber develer tellal iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken....
Çok eski zamanlarda güzel mi güzel, ormanların derinliklerinde yaşayan delikanlı mı delikanlı, yiğit mi yiğit bir oğlan yaşarmış. İnsanların yardımına koşar, herkesin derdine çare olurmuş.
Gel zaman git zaman.. Şehrin efendisi köyleri gezmeye, Kalbindeki derdin çaresini bulmaya düşmüş yollara."Ahhh ahali bir kızım var. Kötü rüyalar görür, sabahtan akşama kadar ağlar durur. Yok mu bir çaresi?" der, köy köy gezermiş. Lakin kimse çaresini bulamazmış. En sonunda bizim genç adamın köyüne gelmişler. Herkes parmağıyla onu gösterip
"Eyy sultanım! Kızınızın çaresini bulsa bulsa bu genç adam bulur. Ona varın!" demişler.
Sultan, yiğidin yanına varmış.
"Ey oğul derdime çare bul! Kızım kâbuslar görür, ne yer ne içer!" diye yakınır...Delikanlı konuşur..
"Kızını görmem, ona sormam lazım. Rüyalarını tam anlatırsa ancak çözüm bulabilirim" der.Sultan alır delikanlıyı tutar sarayın yolunu...
Varırlar saraya.. Kızın ağlamaları yeri göğü inletir. Delikanlı yol yorgunu olduğu halde dinlenmeden gider kızın yanına. Gördükleriyle ağzı açık kalır. Kızın gözleri kan çanağı, altı morarmış. Dudaklar bembeyaz.. Durumun vahim olması korkutur 'ya bulamazsam çaresini' diye...
Kızın yanına oturur.
"Ey sultanım, babanız beni çare olayım getirdi. Kâbuslar görür imişsiniz. Bana eksiksiz ve dosdoğru anlatın" der.
Kız yine bağıra bağıra ağlamaya başlar. Delikanlı ısrarla sakinleştirmeye, böyle devam ederse çözüm bulamayacağını dile getirir. Uzun çabalar sonucunda kız sakinleşir ve zar zor konuşmaya başlar.
"Kocaman bir kupa var.. Kupanın içi kırmızı boyayla kaplı. Ben bu kupadan kaçmaya başlıyorum. Ancak ben kaçtıkça kupa kaynayıp taşımaya başlıyor. Ayaklarım yanıyor. Sonra içinden bir yılan çıkıyor. Sen buraya aitsin diyor." kız bunu anlatınca delikanlı şaşıp kalır.
Bu çok çok eskiye dayanan.. Tanrılar tarafından güç kaynağı olan bir kupayı anlatıyordu. Kaçması değil kabullenip insanlara faydalı olması gerektiğini anlatıyordu...
Kırmızı su o zaman berraklaşıp ona duruluğu, saf ve temizliği bahşedecekti.."Çareni biliyorum. Ancak senin rüyana girip sana yardım edersem gerçekleşecek." diye söyler...
Kız şaşır.
"Nasıl rüyama gireceksin?" diye sorar hayretle. Delikanlı bir sinek avlar. Kızın cebine koyar.
"Ben bu sineğim. Sen sadece bunu düşün ve öyle uyu" der. Kız yaşayan sinekle uykuya dalar. Yine aynı rüyayı görür. Tam kaçacakken sinek cebinden çıkar ve
"Hayır. Git yılanı öldür!" der. Kız korkarak kupanın içine girer. Yılanı nasıl öldüreceğini bilemez. Sineği arar durur lakin sinek yoktur. Tam yılan ona saldıracakken boğazından yakalar ve kırmızı suda boğarak öldürür.
Su berraklaşarak kupadan taşmaya.. Her yeri yemyeşil bir ormana bırakır.
Kıyafeti bembeyaz bir elbise olur. Saçlarında taçlar şekillenir...
Uyanır. Rüyasındaki kıyafetlerle olduğunu görür.Şaşkınlıkla bakar kendine. Koşar bir ayna bulur. Bakar bakar..
"Ey sultanımız! Siz bizim baş tanrıçamız, Tanrımızın gönderdiği bir çiçeksiniz." der. Kral ne olduğunu daha yeni anlar.
Kraliçenin soyu özel insanlarla doludur. İyilikler perisi soyundan olan bu genç kızın görevi yeni başlıyordu.. O hayatta olduğu sürece tüm şehirde bolluk, bereket, iyilikler dolu olurdu... İyilik perisi ölünce yine kötülükler başlar, yeni varis gelene kadar bu durum böyle devam edermiş..
Kral, delikanlının yaptığı iyiliğe karşılık sarayda hekim unvanı vermiş. İyilik perisi Kupa Kızı olarak anılmaya başlamış civarda.. Delikanlıya da Sinek Valesi demişler.. İkisi birbirlerine yardım ederek şehrin refahını sağlamışlar. Mutluluk hiç eksik olmamış...
Eee onlar ermiş muradına.. Gökten 3 elma düşmüş. Biri bu masalı okuyana, biri bu masalı yazana biri de.. Mutluluk arayıp, gönül huzurluğu arayanlara....
Sağlıkla kalınız..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN VE BEN
Cerita PendekSen ve ben.. Bu kitabın kahramanıyız. Hayatım o kadar da mükemmel değil. Aslında hayatımı mükemmel yapan Sen'sin..