Bu hikaye Huzur Meleği'me ithafen..Papatyaların yeni yeni açmaya başladığı, ağaçların filizlenip çiçek açmaya başladığı günlerden birinde, uzakk çoookk uzak diyarlardan birinde hiç kimsenin bilmediği, görmediği ormanların derinliklerinde krallıklar yaşarlarmış..
Bu krallıklarda çocukların kahkahası, şırıl şırıl akan suların sesleri, kuşların neşeli cıvıltısı asla eksik olmazmış. Ailelerin birbirini sevgiyle kucakladığı, kötülüklerin uzak olduğu bir ormanda bir krallık kurmuşlar. Yüzyıllar boyunca burada yaşamaya devam etmişler..
~
Sabahın erken saatlerinde horozun ötmesiyle uyanan küçük kız heyecanla pencereye koştu. Baharın gelip de papatyaların güneş gibi açtığını görünce üzüntüsünü bir kenara bırakıp bahçeye koştu. "Anne! Annecim! Papatyalar açmış!" Küçük kızın böylesine sevincini anlayamayan annesi ona bakıp işine tekrar döndü. Hiç şaşmazdı küçük kızın davranışları. Papatyaların solmasıyla solan sevinci papatyaların yeniden doğuşuyla başlardı. Papatyaları koparmadan özenle severdi. Öperdi de öperdi. Koparıp da sarılmaya kıyamazdı. Ezilir büzülür, daha çabuk solar diye korka korka severdi.Küçük kız hayatındaki herkesi bir papatya benzetmeye ve çok çok narin olarak sevmeye devam etti. Kimisi diken oldu yollarına.. Kimisi gül gibi gözüküp dikenlerini batırdı. Ama vazgeçmedi.. Papatyalarla birlikte büyüdü küçük kız. Hiç yolundan dönmedi, değişmedi. Ta kii sarı papatya görene dek.. Duyguları değişti bir anda.. Gözlerinden kalpler çıkıyordu. Kocaman ormanda yıllardan sonra ilk kez sarı papatya görmüştü. Bu yaşına kadar hiç görmemişti sarı papatya; neredeydi, nereden gelmişti? İlk başta zararlı sandı. Yanına gitmeye çok korkmuştu. Yavaş adımlarla gitti kokladı. Beyaz papatyadan çok farklıydı. Bir kokusu vardı. Daha çok şaşırmaya başladı. Bu papatya olamazdı. Papatyalar kokmazdı ki. Kokusuna mı aşık olsun yoksa görünüşüne mi? Aman Allah'ım bu dehşet bir şeydi!
Dayanamayıp kopardı annesine koştu. "Annecim bak ben ne buldum!" annesi de ilk kez görüyordu. Ama bu defa daha sakin karşıladı küçük kızı. Babası geldi. Babasına gösterdi. "Kızım çok güzel bir çiçek. Ama sana yakışmaz bir çiçeği koparmak. Ait olduğu yerde bırakmalısın." dedi. Ne dediğini, ne demek istediğini anlayamadı küçük kız.
Küçük kız, bir bardak alıp içine su koydu. Sarı papatyayı da içine koyup, penceresinin önüne koydu. Böylece her sabah uyandığında ilk onu görebilecekti. Ne yazık ki zamanla o çiçek solmaya başladı. Öyle ki artık kokusu bile kalmadı. "Beyaz papatyam artık o çiçeği atmalıyız. Artık hiçbir önemi kalmadı." dedi annesi. Küçük kız çok üzüldü. Öyle ki bazı geceler uyuyamaz oldu. Onu kopardığı yere gidip yenisini almaya karar verdi. Ertesi gün hazırlandı. Bisikletine binip ormanın derinliklerine gitti. Lakin sarı papatyanın aynısından bir tane bile bulamadı. Yıllarca aradı aradı ama bulamadı. Pes etti bir gün bitti dedi her şey, buraya kadar.
Solmuş, büzüşmüş, bir tane bile yaprağı kalmamış sarı papatya orada öylece duruyordu. Sadece bir dal parçasıydı artık. Ne kadar ağlasa da boştu. Kök vermemişti. Kendine o kadar çok kızdı ki. Neden kopardım ki, neden ona bunu yaptım ki, babam haklıydı. O oraya aitti. Benimle yaşayamazdı, diye söylendi kendine. Aklına bunlar geldikçe dayanamadı. Hızlıca bahçeye koştu. Bahçesindeki bütün papatyaları koparmaya başladı. Bir, iki, üç... Etrafına çok güzel bir koku yayılmaya başladı, bu da neydi? İlk kez böylesine güzel bir kokuyu keşfediyordu. Öyle ki bahçede oturan babası merakla gelip elindeki papatyaları aldı. Bir ölümdü işte bu kadar güzel kokan. O gün küçük kız sarı papatyasına bir kez daha aşık oldu. Sarı papatyası sayesinde çok güzel bir şey keşfetmişti. O yoktu belki ama onun hatırası hep olacaktı. Ona baktığı günler, sessizce onunla dertldştiği günleri hep anılarında olacaktı. Bu içindeki aşkı daha da büyütüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN VE BEN
Kısa HikayeSen ve ben.. Bu kitabın kahramanıyız. Hayatım o kadar da mükemmel değil. Aslında hayatımı mükemmel yapan Sen'sin..