ALTINCI BÖLÜM

86 2 6
                                    

Karanlık işlerle uğraşan bir adamın aksine evi çok aydınlıktı. Salonun sağ tarafı tavandan tabana kadar camlarla kaplıydı. Ve camların arkasından yansıyan bahçeye hayır hayır bahçe diyerek bu koruya hakaret etmiş olurum. Gerçekten çok güzel gözüküyordu. Korunun ön taraflarına doğru kısalan ağaçlar vardı. Ön taraftaki kısa ağaçları elindeki aletle şekil veren kısa,göbekli, kafasında hasır bir şapka olan,üzerinde gökyüzünün rengini yansıtan bir tulum olan orta yaşlı adam sanırım bahçıvandı. Yeşil ağaçların arasında hasır şapkasıyla ve tulumuyla gökyüzünü ve güneşi andırıyordu. Yanında birisi daha vardı. O da hasır şapka takmıştı ama onun ki kafasına göre küçük kalmıştı. Onun gövdesi ağacınarkasında kaldığı için sadece kafasını görebiliyordum. Biraz daha onları izledikten sonra izlendiğimi hissettiğim için kafamı bahçeden ve çalışanlarından çekip Gökhan ve Vuslat'ın oturduğu yöne çevirdim. Gökhan sol tarafımda tekli bir koltukta oturmuş, gazete okuyordu. Vuslat'ta salonun ortasında bulunan sehpanın arka tarafında kalan oldukça rahat gözüken deri bir koltukta oturmuş beni izliyordu. Hafif kaşlarımı çatıp "ne bakıyorsun?" der gibi baktıktan sonra önümde duran sehpanın üzerine dağınık halde bırakılan gazete ve dergilere çevirdim bakışlarımı. Hala beni izlediğini hissedebiliyordum. "Vuslat" Gökhan Vuslat'a seslendi ama Vuslat babasını duymuyordu. "Vuslat, ben çıkıyorum." Gökhan sinirlenmeye başladığında içimde tuttuğum kahkamı bastırmak için dudaklarımı birbirine kenetleyip kafamı önüme eğdim. "Lan Vuslat!" Gökhan resmen kükremişti. "Ha? Şey... Baba efendim? Tamam ben hallederim.. Evet. " Vuslat kekeleyerek konuştu. Suratı görülmeye değerdi. "Bu ne hal oğlum? Neyse. Ben çıkıyorum. Sen Ecem'e kalacağı odayı gösterirsin." Gökhan elindeki gazeteyi önündeki sehpaya bırakıp,ayaklandı."Tamam olur. " Vuslat'a son bir bakış atıp başını salladıktan sonra salondan çıktı. Kısa bir süre Vuslat'la sessizce oturduk. Sessizliği bozan topuklu ayakkabı sesleri oldu. Yoksa annesi mi diye başımı heyecanla salonun girişine çevirdim. Kızıl saçlarını ensesinde toplamış, üstüne oturan beyaz bir gömlek ve kalem eteğiyle bu bir hizmetçiydi. "Oda hazır Vuslat Bey." Konuşmasında yabancı aksanı olması Türk olmadığını belli ediyordu. Vuslat kafasını onaylar bir biçimde sallayıp bana döndü. " Hadi gel benimle" demesi üzerine bende ayakkanıp Vuslat'ı takip ettim.

Merdivenler yarı şeffaf olan buzlu camdan yapılmış basamaklardan oluşuyordu. Korkulukları ince gümüş şeritlerden oluşuyordu. Çok zarif duruyorlardı. On veya on beş basamak çıktıktan sonra odalarla dolu olan bir kattaydık. Vuslat'a baktığımda bir üst kata çıkan merdivenlere ilerlediğini gördüm.Bende onu takip ederek onun çıktığı merdivenlere yöneldim. Yine on veya on beş basamaktan sonra alt kata göre daha az odaları olan kata ulaştığımızda Vuslat soldaki küçük koridora saptı onu takip ettiğimde az önce çıktığımız merdivenlerşn aksine eski ve tahta olan beş basamaktan oluşan merdivenden çıktığımızda oldukça eski gözüken bir kapıyı açıp içeri girdi. Kapının pervazında durup benimde içeri geçmemi bekledi. İçeri girdiğimde ağzım istemsizce beş santim açıldı. Bütün koru ayaklarımın altındaydı sanki. İki tarafı boydan boya camlarla kaplı bir çatı katındaydık.

Kafamı sağa çevirmemle zaten açık olan ağzım biraz daha açıldı. Buraya oda mı demiştim ben? Çok özür dilerim küfür etmişim resmen. Çok lüks düzenlenmiş bir mutfak ve 2 tane daha kapı vardı. Sanırım banyo ve tuvaletti onlarda. Burası çok güzel bir daire gibiydi. Vuslat'a döndüğümde kendimi toparlamam gerektiğini anladım çünkü dudakları yana kıvrılmış suratında alaycı bir ifade vardı. Hemen kendimi toprlayıp "Burası benşm içşn fazla değil mi?" dedim. Kafasını hayır anlamında iki yana salladı. "Bir Katiliçe için en uygunu bence" dedi. "Tamam" diyerek kafamı kapıya doğru çevirdim, gitmesi gerektiğini belli etmeye çalıştım ama gitmeye niyeti yok gibiydi. İki üç adım atıp karşıda ki kırmızı koltuğa oturdu. "Katiliçeler kahve yapmayı bilirler öyle değil mi?" Resmen benimle dalga geçiyordu. "Katiliçelerin en iyi ne yaptığını benden iyi sen biliyorsun." gözlerimi kısarak verdiğim cevap karşısında biraz şaşırsada yüzündeki sırıtışı hiç bozmadan "Evet, onu bildiğim gibi onların yanında olanlara zarar vermeyeceklerinide biliyorum." Ah, bu çocuk gerçekten sinirlerimi bozmaya başladı. "Senin hiçbir halt bildiğin yok. Eğer izin verirsen dinlenmek istiyorum.... Lütfen." dedim. Lütfen kelimesini fazla kullanmazdım ama çok sıkıldım ve benim bu koca çocukla oyun oynayacak ne zamanım ne de halim vardı. Bir an önce kendimi karşımda bana göz kırpan şu mükemmel yatağa bırakıp, yatmak istiyordum."Dinlen o zaman " Bunun amacı ne? Sanırım biliyorum." Vuslat biraz kafa dinleyeceğim.Beni yalnız bırak. " Az önce ki ricamın aksine bu sefer daha sert konuşmuştum." Bir şartla giderim Ecem. " Evet işte başlıyoruz. Hadi ama ben bu konuşmaları yapmayalı epey olmuştu nereden çıktı şimdi bu? " Pekala. Söyle ve git." "Gitmem için seninde kabul etmen lazım yoksa.. Gitmem." dedi. Suratında ki şu hiç silinmeyen aptal sırtışından hiç de hoşuma gitmeyecek birşey oldu belliydi. "Eğer yapmakta zorunlu bırakıldıysam bu bir şart olmaz Vuslat." "Benimle bu akşam yemeğe geleceksin. Ve evet haklısın bu bir şart değil."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 01, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KATİLİÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin