8 ~ GAFFURA EL SALLAYIN ~ 8

389 22 9
                                    

Bu bölüm bir sürpriz olabilir :d şu an süprizi haber verdiğim için de kendimi gerizekalı gibi hissettim ama olsun. Ayrıca multideki video annesine hesap veren bir Aslı (temsili) adlı çalışmadır, izleyin

---

Sağ sol sağ sol sol sol. Bi dakka sol mu sağdı sol mu sağdı sağ mı soldu? Abi sollar fazla oldu sanki ya? Yok bu ritim işi olmadı durayım biraz. Ya da durmayayım bu beni beklemez. Nereye koşuyoruz biz böyle, hayır yani bu kadar koşunca rozet falan mı veriyorlar nedir? Bir de çevre yoluna kadar koşturup tırların altına atar beni bu manyak.
"Ne düşünüyosun?"
"Sence de bir tırın arka camına çok yakışmaz mıyım? Kafası sallanan yaylı, oyuncak süs hayvanından bile daha güzel dururum bence. Demi ama?"
"Vazgeçtim kes sesini."
Nefesi artık göt deliğimden almaya başlamışken fotoğraf konusunu açmaya karar verdim. Gerçi zamanlamam ne kadar mükemmel bilemedim şu an ama...neyse
"Uyurken fotomu çekmişsin falan diyolar canısı ağzına sıçmalı mıyım? Gerçi şu an pek yemedi ama....bence beni rüşvetle kandır sen. 3 kutu patlayan şekere tav olurum."
"Bazen kendini gerizekalı gibi hissettiğin olmuyor mu?"
"Yioo."
"Öf kes be mal. Kendi sanki Stephen Hawking. Olamazsın tabi. Çünkü adın stephen değil ve soyadın da gavurca değil. Ezik."
"Sanki kendisinin adı Ashley falan. Aslı lan aslı işte dümdüz bildiğin Aslı."
"Peki sıradaki soruma geçmek istiyorum izninle. Biz sabahın köründe bu parkta ne arıyoruz lan değişik?"
"Birincisi sabahın körü dediğin saat 13.30.İkincisi şu an yürüyüş yapıyoruz çünkü...çünküsü yok işte bu hareketimi 'obeziteyle savaş' yolunda bir adım olarak gör."
"Oldu ben eve gideyim o zaman. Evet gidiyorum şu an gerçekten. Ciddi bir şekilde gidiyorum."
Evet takılmadım bari gerçekten gideyim. Eve doğru ilerlerken yolda şirinleri gördüm. Ama küçükken babama sinirlendiğimde çorbasının içine tükürmüştüm ve iyi bir çocuk değildim, o yüzden şirinleri göremezdim aman tanrım noluyordu...öff şirinler falan çocukluk travması kalmış öyle bende ya şu kenardaki mantarı görünce depreşti bir an. Neyse birden mideme bişey oturdu sanki bir el beni üstüne bastırınca sıçan oyuncak bebeklerden sanmış da sıçmam için karnıma bastırıyor gibiydi. Dehşet anlattım yalnız betimlemenin ağzını burnunu kırdım resmen. Meğersem Yiğit artistlik yapmak için beni bir obje olarak kullanmış ve tek eliyle karnımdan kaldırmaya çalışmış, yapamayınca da herhalde hazır sıçtım bi de sıvayayım bari diyerek yeni bebeği olmuş tecrübesiz babaların kanguruyu önünde çaprazlayıp bebeği oturttuğu şekilde taşımaya karar vermişti. Çocuk resmen iki elini karnımın önünde düğümledi bilinçsiz danalar gibi öyle dolanıyoruz ortalıkta. Neyse ki aramızdaki zeki sarışın olaya el attı ve Yiğit'in elini cimcikleyerek kendini kucağından düşürttü. Tamam o kadar da zeki değil, ama idare edin yani.
Eliyle yan taraftaki çimenleri göstererek "Yolun ortasında oturmak da güzelmiş ama bir araba geçtikten sonra götünle başının yeri değişebilir, buraya gel" dedi ve kendini çimenlerin üstüne bıraktı. Benim de onun yanına gelmem için küçük bebeklere 'otti yap' der gibi eliyle yere vurdu. Emekleyerek yanına gittim. "İnşallah öyle yere oturduğun için çocuğun olmaz." dedim. Hayır ben de enik gibi çocuğun yanına sokuluyorum bir yandan da beddua etme çabaları falan.
"Bende bu bebek varken bişey olmaz merak etme. Hem isim bile koydum bak gaffur'a el salla" dedi. "Gaffur'unu budasınlar" diye homurdanarak omzuna vurdum.
Sabahtan beri bununla birlikte olmak yetmemiş gibi bir de sahip olduğu küçük et parçasına bir isim verdiğini öğrenmek beni biraz üzdü açıkçası. Çöp atmak için dışarı çıktığımda apartman kapısının önünde bekliyordu ve tek kelime etmeden koluma yapıştığı gibi beni çekiştirerek bu parka getirmişti. Ben de annemi arayarak çimlerin yeşil olmasının insan sağlığı üzerine katkısı hakkında bişeyler uydurmak zorunda kalmıştım. Yol boyunca gözlerine aseton damlatacağımı, saçlarını tırnak makasıyla tek tek yolacağımı,165 yerinden bıçaklayıp parçalarını köpek mamasına karıştıracağımı söylemiştim ve o da beni sesimi kesmezsem parktaki demirleri bana sokmakla tehdit etmişti. Ben de sustum. Çünkü şimdi o demirler paslıdır falan ıyy. Birden aklıma gelen aşırı mantıklı soruyla doğruldum ve "Evimizin adresini nerden buldun?" diye sordum. Çimenlerde uzanarak ellerini başının altına aldı ve "Aslında üst katta 9. sınıflar arasında kardeşini bulup 4 oyun DVD'si ve 2 paket şeker karşılığında ayartmak zor olmadı." dedi. Demek beni sattın kardeşim? Valla söz konusu böyle yakışıklı çocuklar olduğu için aferin lan bir ara bu davranışını tekrarla. Ama yine de davranışını ihanet sayıyorum ve 24 saat içinde teletabi dansı yaptığın video Selin'e uçuyor kardeşim. Bunu sen istedin mor popolu Tinky Winky. Ben teletabilerdeki bebek yüzlü güneşle nostalji yaşarken Yiğit cebinden bir yüzlük banknot çıkardı ve "Git şu karşıdaki marketten bana bir dondurma bir kaç kutu da bira al." dedi. Yüzlük banknotu görünce gözümden, böbreğimden, götümden her bir yerimden kalpler fışkırsa da"Ordan bakınca hizmetçi falan gibi mi duruyorum?" diye atar yaptım. Beni şöyle bir süzdükten sonra "Hayır daha çok birazdan dediklerimi almak için markete gidicek ve paranın üstünü hunharca harcayacak gibi duruyorsun." dedi. Adam haklı dağılın. "Doğru." diyerek elinden parayı kaptım ve sekerek markete doğru ilerlemeye başladım. Arkamdan "Düzgün yürü çocuk gibi gözüküyorsun" diye bağıran Yiğit'e de hareket çektim. Ona bir dondurma 5 kutu bira ve kalan paranın tamamıyla poşete çikolata sakız şeker ve cips doldurarak marketten çıktım. Para üstünü bitirmek için spider manli anahtarlık bile aldım. Neyse Mert'e falan veririm. Poşetleri Yiğit'in suratına fırlattığımda poşeti kaptı ve ters çevirerek poşetin içini çimenlere döktü. Aldığım şeylere bakarken yüzünü buruşturarak "Niye peluş fok balığı aldın ruh hastası fetişist." dediğinde dil çıkardım. Ki ağzımda çikolata varken bunu yaptım. Yani çocuğa biraz tükürük karışmış erimiş çikolata bulaştırmış olabilirim.
"Torunlarıma hatıra kalır hem belki lazım olur bir gün fok balığıma dokunma!"
"Üstümü tükrüklü çikolata yaptın hep. Islak mendil falan gibi bişey aldın mı bari silelim şu kolumu."
"Aa aklıma gelmedi yaee ehueh. Amaan şu çimenlere sür işte tiki oğlan mısın sen halk çocuğu ol biraz."
Eline bir kutu bira aldı ve ben de o bir dondurmasından ısırıp bir birasından yudumlarken ona dehşet dolu gözlerle baktım. "Çilekli dondurma ve birayı aynı anda tüketmek adlı deneyimizin deneği rapor yazmaya gerek kalmadan ikisini de bitirdi. Sanırım denek bir hayvan."
Kaliteli mizahıma omuz silkmekle yetindi. Dondurmasından son ısırığı alıp çubuğu sıyırarak çimenlerin üstüne fırlattı ve birasını da başına dikerek bitirdi. Başını bana yaklaştırarak "Seninle bir oyun oynayacağız." dedi. Abi bu çocuk çok fena havaya girdi yalnız "i want to play a game" falan. Düşük bütçeli korku-komedi filmi mi çekiyoruz biz burda? Hani oyun hamuruyla yapılmış korkunç gulyabani maskesi ? Hani berbat espriler?
"Peki nasıl bir oyunmuş bu?" derken uzattığı birayı aldım ve yudumladım. Yere poşeti serip boş bira kutusunu da onun üstüne koydu ve "Şişe kimde durursa o karşısındakinin bir isteğini yapacak." dedi ve şişeyi çevirdi. Öf ben biliyom bu hikayeyi ya. Sonunda kız düdükleniyo falan. Sarhoştum hatırlamıyorum, beni ponçiklemiş böhüüğğğ olayı işte, değil mi o? Neyse hadi hayırlısı. Şişe onda durmuştu. Biraz düşündüm ve "Bana bir şarkı söyle." dedim. Bakın çok masumum. Bir sonraki isteğim de 'birinci sınıf karne notlarını söyle' falan olur heralde. Ayağa kalktığında gideceğini sandım ama biraz ilerleyip yan bankta oturan ve sevgilisine gitar çalan, en azından deneyen çocuğun elinden gitarını söktü. İtiraz etmeye kalkışan çocuğun kulağına her ne fısıldadıysa da gitarın üstündeki ellerini çekti. Çocuğa karşı mahcup olmamak için götümü dönüp tanımıyomuş gibi yaptım. Belki Yiğit ordan "Aslıeaağğhh" diye bağırmasa tanımıyomuş taklidim işe yarardı. Gerçi benim taklit yeteneğim Yılmaz Morgül gülüşü taklidiyle sınırlı olduğu için..bilemiyorum yani. Ama onu çok pis yaparım yani gerçeğinden ayıramazsınız. Uzun yaşamımda kayda değer tek yeteneğimin bu olması biraz hüzünlendirdi şu an beni. Ama bir dakika, dilimi burnuma da değdirebiliyorum, evet onu da sayalım. Bu arada Yiğit elinde gitarla sırıtarak yanıma geldi. "Çocuğa ne söyledin, gitaristlere fısıldayan adam?" diye sorduğumda sadece omuz silkti. "Gitarı bırakmazsa telleriyle ufaklığını doğrayacağımı söyledim." dedi. Adam tehdit etmemiş, bildiğin amına koymuş. Enerjini milletin küçük dostunu tellerle tehdit etmeye harcayacağına git şu yangın musluklarını falan sök ne bileyim biraz serinleriz hem, hayvan gibi terledim burada. Tişörtümde altmış santimetre çapında ter izi oluştu geometri çalışıyorum üzerinde teğet falan geçirtiyorum. Ama yok, milletten zorla gitar sök sen. Bir de çocuk haram zıkkım mı etti nolduysa akoru bozuldu. Tecavüze uğrayan ördek viyaklaması gibi sesler eşliğinde deneysel müzik sevenler için mükemmel bir parça oluştu. En son dedim tamam allah belamı versin ki demedim şarkı falan geçelim bunu. Şişeyi tekrardan çevirdik. Bu sefer kaltak şişe bende durdu. Çıkışta bekle lan. Ağzını burnunu kırdığımın şişesi, taşla ezicem kafanı senin.
"Sıra sende" diyerek sırıttı ve biraz bekledikten sonra "Beni öp" dedi.
"Oha çok kreatif bir fikir bu. Çok düşündün mü böyle müthiş bir fikri bulabilmek için? Nerden aklına geldi ya öp demek vallaha çok yaratıcı çok sıradışı bir fikir bulmuşs...."
Evet sözümü öperek böldü, evet evet filmlerdeki gibi böyle. Oturun ve kıskanın. Şaka lan ehuehe. Onun aklına gelmez öyle şeyler çünkü bizim gibi her gün 5628 tane romantik genç kurgu hikayesi bitirmiyor. Çünkü o ezik. Ağzıma patlayan şeker soktu susmam için. Ben de poşete elimi daldırıp elime ilk gelen düdük şekeri onun ağzına soktum. Ama o şekerle birlikte elimi de ısırdı. Diğer elimle ağzını zorla açtırıp elimi kurtardım. Gerçekten şu an vahşi bir su aygırının saldırısına uğramış national geographic kameramanı gibiyim. Elleriyle ellerimi zapt ederek beni durdurdu. Yoksa artık büyük ihtimal birbirimizin burun deliklerine çubuk şeker falan sokardık. Bir ara Yiğit bana düdük şekerle uzun hava çaldı. Ben de zılgıt çektim. Ama lilili yerine lololo diyormuşum, kafama vurdu. Ben de intikam olarak çöp atmaya kalkıyorum bahanesiyle sinsice arkasından yaklaşıp kulağının dibinde poşet patlattım. Sonra Yiğit de beni ayak bileklerimden yakalayarak karga tulumba adını söyleyemediğim şeyin (fışkiye? fişkiye? bilmiyorum çok kararsız kaldım şu an) yanına götürüp çok pis ıslattı. O ıslak halimle de evimizin kapısının önüne bıraktı ve zilimize basıp kaçtı. Şu an mı? Şu an, şey....eheh
"Kızım bu üstün başının hali ne nasıl ıslandın bu kadar?"
"Anne....köpek işedi benim üstüme yae eheh."

bilgi notu : evet, köpekler 5 litre çiş yapabilir. ya da kızınız ağzını burnunu kırmamanız için kafadan sallıyor da olabilir şu an.

Pek de Destansı Bir Hikaye SayılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin