●• 6. BÖLÜM •●
Dün gözlerim kanlanana dek ağlamış, hüznümü dışarı vurmuş; bugünse durulmuştum. Şiddetli bir fırtınanın ardından yatışan dalgalar misaliydim. İçim çıkarcasına ağlamıyor ya da durup dururken donuklaşmıyordum. Aksine fazla konuşkandım. Öyle ki, sınıfta sadece merhaba, merhaba gibi kısa diyaloglara girdiğim birkaç kızla sohbet etmiştim. Bu, insanlık için küçük; benim için büyük bir adımdı. Çıkardığım sonuç şuydu ki, içinde biriken fazlalıkları sevdiklerine dökmek iyiydi. Çünkü sevdiklerimiz, sığınabileceğimiz en güvenli limanlardı.
Düşüncelerim eşliğinde kendimi adımlarımın ritmine kaptırmışken, Ümit hocayı görüp duraksadım. Sevecenliğimi elimden geldiğince ortaya sererek gülümsedim. "Merhaba hocam."
"Merhaba Nazlı. Kolyen... Bakıyorum da bulmuşsun onu."
"Ah, evet." dedim mutlulukla. "Aslında ben bulmadım. Biri bulup getirdi, sağ olsun."
"Kaderin getirdi diyelim o zaman, ha?" Bu sorusu karşısında kısa bir donukluk yaşadım, sonra yalnızca başımı sallayabildim. "Çok sevindim Nazlı. Senin için kıymetli olduğu belliydi."
"Öyle. Gerçekten çok kıymetli."
Birlikte sessiz sedasız yürümeye devam ettik. Kampüsün en çok bu özelliğini seviyordum. Dakikalar boyu yürüyebileceğiniz kocaman bir bahçesi vardı. Etrafımızın yemyeşil ağaçlarla, rengârenk çiçeklerle kaplı olması cabasıydı. Yeşili seven biri olarak huzurlu hissetmemi sağlıyordu.
"Seninle konuşmak istediğim bazı şeyler var Nazlı."
"Ne gibi şeyler hocam?"
"Tahmin edeceğin üzere, seninle ilgili şeyler." dediğinde gözlerimi devirmemek için kendimi tutuyordum. Bir edebiyatçıdan ziyade, psikoloğum gibi davranmıyor muydu? Sorun şuydu ki, herhangi bir psikologla görüşmenin heveslisi değildim. Bu düşüncelerime rağmen, "Sizi dinliyorum." dedim.
Derin bir nefes aldığında, merak etmeye başlamıştım. Neticede söylemek istediklerini bir anda söyleyen biriydi. Konuşmaya başlamadan önce zorlanıyormuş gibi derin bir nefes almaz ya da gözlerini kaçırmazdı.
"Hiçbir zaman basit bir öğretmen olmayı istemedim, Nazlı. Ben de diğerleri gibi sadece dersimi anlatıp, sizinle hiçbir şekilde ilgilenmeyebilirdim. Bu, benim elimde. Öyle değil mi?" Duraksadığında başımı sallayarak onayladım. "Ama dediğim gibi, amacım hiçbir zaman basit bir öğretmen olmak olmadı. İdolüm dediğim öğretmenlerim vardı, hep onlar gibi olmayı amaçladım. Çünkü ben de o öğretmenlerimden birisi sayesinde buralardayım. Sorunlarıma yardım elini uzatması sayesinde. Bu yüzden sizin sorunlarınız, sıkıntılarınızla ilgilenmeyi, sizler için yapacak bir şeyimin olup olmadığını irdelemeyi ve yardımcı olmayı seviyorum. Anlatabiliyorum, değil mi?"
Sözlerine silik bir nokta koyup gözlerini bana çevirdiğinde, başım önümdeydi. Ne demek istediğini anlamıştım.
"Takdir edersin ki, bu halin için üzülüyorum. Sakın bir şeyim yok deme, katiyen inanmam. Sadece şunu söyle. Seni yaralayan şey, aşk mı? Ya da daha koyu tabiriyle, kara sevda mı?"
En azından bu sorunun cevabını hak ettiğini düşündüm. "Evet."
"Yanılmadığımı biliyordum. Daha fazla irdelemeyeceğim, korkma. Ama bir de şunu söyle bakalım. Ben de bu taktiğimle çektiğin acının ne denli büyük olduğunu öğrenmiş olayım... Aşk nedir sence Nazlı?"
Burun kıvırdım. "Soyut şeyleri tanımlama konusunda becerikli değilim hocam."
"Soyut olan şeyi somuta çevirelim o halde." deyip, anlamlandıramadığım gülümseyişle baktı. "Aşk yerine, sevdiğin adamı koy düşüncelerine. Aşkı tanımlama, âşık olduğun adamı tanımla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANSIZIN Serisi (KİTAP)
Romance- GÜZEL SEVENLERİN HİKAYESİ - Ansızın Gelen Sen & Ansızın Seven Ben. (NOT: Kitaplaştığı için yalnızca ilk 15 bölümü mevcuttur! Güzel sevenlerin hikayesine birlikte şahitlik edelim... ) Bu seri sözüm ona aşklara ders verecek türde bir seri. Serid...