Ansızın Gelen Sen / 3. Bölüm

59.3K 1.7K 117
                                    

Multimedia Nazlı. ♡

●• 3 •●

"Nazlı'm!"

Yüzüm sıcacık avuçlarının arasında ve aşkla bakan gözleri gözlerimde kenetliyken, nefes almak bile güçtü. Sahi, onu her görüşümde feleğim nasıl bu denli şaşabiliyordu?

"Selim." diye fısıldadığımda, sesim bile ona duyduğum hasreti haykırışa geçmişti. Avaz avaz.

"Güzelim benim," dediğinde, bir eli saçlarımı diğer eli sağ yanağımı okşuyordu.

Sonra her zamanki gibi bana sımsıkı sarılmasını bekledim. Çünkü hep böyle oluyordu. Senelerdir rüyalarıma konuk olan tek kişi oydu. Onu görebildiğim tek zaman dilimi bu olduğu için elimde olsa bir kutup ayısına dönüşür, kış uykusuna seve seve dalardım.

Daha fazla sabredemeyerek kızgınca sordum. Bana kalırsa yeterince beklemiştim. "Selim, sarılmayacak mısın bana?"

"Hayır."

Bu cevabıyla donup kaldım. "Ama neden?" Verilecek onca güzel cevap varken hayır da neydi?

Fısıldadı. "Çünkü... Seni artık özgür bırakmamın vakti geldi."

Sesindeki titreyişi fark ettim. Tıpkı korkudan tir tir titremeye başladığımı hissetmem gibi. Kurduğu bu cümle, kaldıramayacağım, altından kalkamayacağım kadar ağır gelmişti.

"Seni daha fazla kendime esir edip, mutsuz oluşuna göz yumamam. Bakma öyle, can içim. Anla beni..."

Ne demekti bu? Ben bütün ömrümü onun ve aşkının esiri olarak geçirmeye dünden razıyken, o ne anlatıyordu? Onu ancak rüyalarımda görebiliyorken, bunu da mı elimden alacağını söylüyordu? Üstelik bir de onu anlamam gerektiğini mi söylüyordu? Aklımın aştığı düşüncelerimle boğuşmayı bir kenara bırakabildiğimde, benden uzaklaştığını gördüm. Arkasından korkuyla bağırdım. "Selim! Beni burada bir başıma bırakıp nereye gidiyorsun?"

Alabildiğim tek karşılık, kendi sesimin yankısı olmuştu. Dönüp bakmamış, öylece bırakıp gitmişti beni. Bedenim ve ruhum, enkaz yerinden halliceydi şimdi. Üç yıldır olduğu gibi. Hatta çok daha fazla...

Göz kapaklarım, yaşadığım korkuyla açılıverdi. Alnımdan boncuk boncuk süzülen damlalar, görmeyi umduğum güzel rüyamın kâbusa dönüştüğünün kanıtıydı. Aslında söylemesi bile tuhaftı. Selim'in içinde olduğu bir rüya nasıl kâbusa dönüşebilirdi? Dönüşmüştü ama. Anlamsız sözleri kulaklarımda yankı bulmaya başlarken, kendimi sakin kalmaya zorladım. Ancak çabam boşaydı.

Öfkemi çıkarmak istercesine yatağımı yumrukladım, ağlamamak için dişlerimi sıktım. Şimdi yapmam gerekenin, olumsuz fikirleri kafamdan atmak olduğunu biliyordum. Bunu gerçekleştirebilmek adına, "Alt tarafı bir kâbus işte," diye kendi kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Beklemediğim bir şekilde işe yaradı. Hatta bir zaman sonra öylesine sakinleşmiştim ki gülerek konuştum. "Hem Selim kim, beni özgür bırakmak kim?"

Sevgisinin göz bebeklerine kadar yansıması zihnimde can bulurken, dudaklarımda sıcacık bir gülümsemenin filizlendiğini hissettim. Nasıl filizlenmesindi? Onu ve bana yaşattığı aşkı düşünecek ama gülümsemeyecektim, öyle mi? Mümkün değildi.

Elim, mutluluğumu paylaşmak istercesine boynumdaki kolyeme gitti. "Sonsuza kadar benimsin, sonsuza kadar seninim." diyerek taktığı ve o gün bugündür hiç çıkarmadığım kolyeme.

ANSIZIN Serisi (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin