1.4

1.2K 80 268
                                    

3k olmuşuz şaka mı?? günün ikinci bölümü ve teşekkür hediyesi!! yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar! <3

aybike ile berk yan yana, onların karşısında da ömer ile harika yan yana oturuyorlardı. berk'in annesi de babası da evde değildi. söylediğine göre annesi, doruk'un annesinin yanına gitmişti. hizmetliden başka kimsenin olmadığı bu evde berk gayet rahat ve özellikle aybike'ye karşı misafirperverdi. 

"içecek olarak ne istersiniz?" sırıtarak aybike'ye baktı. "alkollü içeceklerimiz de mevcut." aybike yüzünü ekşitti. 

"aynen, içip içip birbirimizi öperiz artık." ömer ile harika, şaşkınca ikiliye baktıklarında birbirlerine karşı parıldayan gözlerini gördüler. berk'in bilmiş, imalı tavırlarıyla aybike'nin bastırmaya çalıştığı utangaç yanı ahenkli bir uyum içerisindeydi.

berk sırıtışını genişletti, hizmetlinin duyması için sesini yükseltti. "aysel hanım, limonata ile atıştırmalık bir şeyler getirir misiniz?" yalandan kulağını tuttu aybike. 

"bağıracağına kalkıp söyleseydin keşke." hemen ardından bilmişçe gülümsedi. "tabii sen birilerinin yanına ayık kafayla gitmeye alışkın değilsin, unutmuşum ben onu." ani gelen cesaretle dudağını büzdü ve berk'e doğru bir öpücük attı. 

berk, aybike'nin dudaklarına baktı. istemsizce dudaklarını ıslattığında ömer şaşkınca gözlerini araladı. "tövbe estrağfurullah!" berk, ömer'in tepkisiyle bakışlarını istemeyerek de olsa aybike'den ayırdı. 

harika ise kıkırdadı. "berk'in anlatacağı konu integral değil de çok farklı şeyler gibi duruyor." ömer'i dürttü yavaşça. "integral ayağına-" o sırada hizmetlinin elinde tepsiyle gelmesiyle sustu. aysel hanım, limonatalarla çikolatalı kurabiyeleri bıraktı. 

aybike, çikolatalı kurabiyeyi çok severdi. berk bunu biliyordu, çünkü kızı sevdiği dönemler anonim bir hesaptan takip ediyordu. kurabiye yerken sürekli fotoğraf atıyordu. 

kurabiyelerden birisini eline aldı ve aybike'ye uzattı. "sevdiğin gibi." aybike gülümsedi. nane - limon olayındaki bahtsızlığı unutmak istedi. hissediyordu, berk kırdığı her anı düzeltmek ve daha sağlam inşa etmek istiyordu.

oğlanın elindeki kurabiyeyi almak yerine limonatasını eline aldı. iki yudum aldıktan sonra ıslanan dudaklarının üstünde dilinin ucunu yavaşça gezdirdi. berk'in gözlerindeki karartıyı bariz fark ettiğinde muzipçe sırıttı, çantasından kitaplarını çıkarmaya koyuldu. 

madem arkadaşlardı, berk ona göre davranmalıydı. öyle değil mi?

ömer, aybike ile berk'i umursamayı bir süreliğine bıraktı. harika'ya verdiği sözü tutması gerekiyordu. kızın isteksizce kitaplarını çıkarışını gülümseyen ifadesiyle izledi.

"berk, sen şaka mısın? soruyu çözüp bana vermeni istemiyorum, anlatmanı istiyorum anlatmanı!" berk sırıttı. başını olumlu anlamda sallarken sandalyesini kıza yaklaştırdı.

bacakları birbirlerine temas etmeye başladığında berk her şeyi siktir etmek ve bu kıza sahip olmak, kız tarafından da sahip olunmak istedi.

ama babası buna engeldi.

"bak güzelim," dedi berk, aybike'ye kısa bir bakış attıktan hemen sonra. aybike, berk'in kullandığı sıfata takılırken anlattığı soruya pek odaklanabildiğini düşünemiyordu.

dirseğini masanın üstünde konumlandırdı. yanağını da avucuna yaslayıp soruyu detaylıca anlatan oğlanı izlemeye başladı.

kusursuz ses tonuyla diksiyonu, kızıl saçlarının hafif dağınıklığı, kalemi kavrayan uzun, biçimli parmakları ve mimikleri...

o an, aybike'nin aklına berk'in nasıl bu kadar kusursuz olabildiğinden başka bir şey gelmedi.

berk, bakışlarını aniden kızın kendisini izleyen gözlerine çevirince afalladı. kısa süre içerisinde kendisini toparladı, kızın kızaran yanaklarına gülümseyerek baktı.

"anladın mı?" aybike kaşlarını çattı.

"hm? neyi?" berk, çenesinin ucuyla soruyu işaret etti.

"soruyu diyorum, anladın mı?" aybike kendisine yeni gelmişçesine irkildi, başını hızla olumlu anlamda salladı.

"a-anladım tabii ki... neden anlamayayım?" berk alt dudağını dilinin ucuyla ıslattı.

"hm, anladın demek... anlatsana o zaman bana." aybike şaşkınlıkla gözlerini araladı. kendisini işaret ederek konuştu.

"nasıl ya? ben mi anlatacağım?" berk başını olumlu anlamda salladı. tıpkı aybike'nin yaptığı gibi dirseğini masanın üstünde konumlandırdı, yanağını da avucuna yasladı.

gözleri, aybike'nin güzel yüzünde gezinmeye başladı. "evet, ben anlatacaksın. ben de tıpkı senin beni izlediğin gibi ben de seni izleyeceğim, doya doya."

başını olumsuz anlamda salladı aybike. "hayır, sen anlatmayacak mıydın bana? anlasam zaten senin gibi birisinden yardım istemem." berk kaşlarını merakla kaldırdı. 

"benim gibi birisi?" aybike olumlu anlamda başını salladı. meydan okurcasına da sırıttı. 

"evet, sen gibi birisi." berk, bozulduğunu her anlamda belli ederken aybike ayağa kalktı. eve girince elini yıkamak için kullandığından lavabonun yerini biliyordu. oturdukları masa bahçedeydi. 

bahçeden ayrılarak evin içine girdi, lavaboya ilerlemeye başladı. o sırada arkasından gelen adım seslerini duyuyordu, berk'in olduğunu da biliyordu ama bozuntuya vermedi. lavabonun kapısının önünde durduğu sırada berk'in kolunu kavramasıyla yutkundu.

kızıl oğlan, kıvırcık saçlı kızı kendisine doğru çevirdi. aynı sarhoş olduğu günkü gibi sırtı duvara yaslıydı kızın. oğlan ise kaçamaması için ellerini kapıya yasladı. kızın güzel, ince ve kusurlarıyla dahi kusursuz görünen bedeni kollarının arasındaydı artık. 

sanki mucizeyi korur gibiydi. 

"çekil." berk belli belirsiz gülümsedi. başını sağa sola salladı. aybike ise iç çekti. oğlanın dokunuşlarına böyleyken daha bir ihtiyacı vardı, ama doğru gelmiyordu. olamayacaklarını her fırsatta hatırlatırken içerisinde bulundukları yakınlaşmalar asla doğru gelmiyordu.

berk, kızın çekindiğini anlayabiliyordu. başını yavaşça boynuna doğru eğdi. parfüm şişesine doldurup hayattan kaybolup gitmek istediği her an koklamak istediği o eşsiz kokuyu ciğerlerine çekti. sahil kenarındaymış hissiyatı veriyordu. berk, en çok sahil kenarlarında rahatlar ve kendisini orada güvende hissederdi.

"çekil diyorum, yoksa uçan tekmeyi kafana yersin!" berk hafifçe kıkırdadı. başını kızın boynundan kaldırdı. gözleri, kızın dudaklarını bulduğunda yutkunmadan edemedi. titreyen adem elması, aybike'nin gözünden kaçmamıştı.

berk kendisine hakim olamıyordu. aybike'ye açıklamaya çalışmak istese de yapamıyordu. söyleyemezdi. 

babasının, aybike'nin vefat eden kardeşinin ölüm sebebi olduğunu söyleyemezdi. 

"lavabo ne taraftaydı?" harika'nın aysel hanım'a seslenmesiyle aybike, berk'i göğsünden ittirdi. berk, kızın temasına karşı damarlarında akan kanın hızlandığını kendisine itiraf etmeye çalışırken geri çekildi. 

aybike ise lavaboya girmeden hızla bahçeye yöneldi. 

bir daha berk'e yaklaşmaması gerekiyordu.

swallow / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin