1.1 :: seni kaybediyormuş gibi hissediyorum

1K 42 26
                                    

---

Neredeyse 1,5 aydır Nehir'den bir haberim yoktu.

Kulübün bize verdiği tatil de bitmişti, Dorukhan'ın hâlâ ortalarda gözükmemesi beni kat kat endişelendiriyordu.

Soyunma odasından çıktım ve yeşil sahaya uzun süre sonra ilk adımımı attım. Takım arkadaşlarım bir yerde toplanmıştı, birkaç adım daha yürüyünce Abdullah Hoca'nın da orada olduğunu gördüm.

Ve Dorukhan.

"Ne oluyor?" diye sordum topluluğun içine girince. Hüseyin bana baktı ama hemen kafasını çevirdi, Dorukhan da sesimi duymuş olmalı ki göz göze gelmiştik.

"Ne oluyor oğlum, biriniz cevap versenize?"

Abdullah Hoca'nın oluşturduğu grubu dağıttığını farkettim, sadece benim kalmamı söylemişti ve ona dikkatle bakıyordum.

"Hocam... Ne oluyor?" Korkarak sordum, haberleri ya da fotoğrafları görmüş olabileceği ihtimali beni içten içe yiyip bitiriyordu.

"Haberin yok mu?"

"Neyden?" derken yutkunmuş ve bakışlarımı kaçırmıştım.

"Berat, Dorukhan ile aranız mı bozuk?" diye sordu bana elini omzuma koyarken. Kafamı olumlu anlamda üzgünce salladım.

"Sana o yüzden söylemedi demek ki..." diye mırıldandı ve elini geri indirdi. "Kız kardeşi Nehir, vefat etmiş."

İlk başta yanlış duyduğumu sandım çünkü bunun imkânı yoktu. "Nehir mi?" diye sordum ama nasıl sorduğumu anlamamıştım bile.

"Özür dilerim oğlum, böyle öğrenmeni istemezdim. Dorukhan ile aranı bir an önce düzelt, tamam mı?"

Dediği şeye yanıt vermedim. Daha doğrusu veremedim. Kafamda binbir türlü düşünce dönüp duruyordu ve henüz bunun gerçek olup olmadığını kavrayamamıştım.

"Ben... Biraz..." Konuşmak istiyordum ama konuşamıyordum, anlamış olmalı ki bana izin verdi.

Sahadan nasıl çıktığımı, soyunma odasına nasıl girdiğimi bilmiyordum.

Kapıyı arkam dönük şekilde kapatmaya çalıştım ama kapanmadı. Arkamı dönmeye ihtiyaç duymadan gelen kişi kendini sesi ile tanıttı.

"Öğrendin mi?"

"Neden söylemedin bana?" diye sordum kendi eksenimde dönerken. "Neden söylemedin?"

"Öğrenmeyi haketmiyordun." Ses tonu kısıktı ama cümlesi o kadar ağır geldi ki bağırıyormuş gibi hissettirdi.

"O benim 17 yıllık... 17 yıldır hayatımda o benim, nasıl haketmem?" diye sorunca yukarı baktı ve o an ağlamamaya çalıştığını anladım.

Fakat ben aynı çabayı sarf etmedim, hayatımda üçüncü defa ağladım. "Neden söylemedin Dorukhan!"

Bu sefer çok yüksekti ses tonum ve ellerim istemsizce tişörtünün yakasına gitmişti.

"Aldattın ulan kardeşimi," diye öfkeyle mırıldandı. "Aldattın. Nasıl böyle hatasız, masum gözükebiliyorsun?"

Geri geri yürüdüm ve çarptığım sandalyeye oturdum.

Dorukhan da ben de konuşmadık ve yaklaşık iki dakika sonra odada volta atmayı kesip bana doğru adımladı.

"Bunun vicdan azabıyla nasıl yaşayacaksın?" diye sordu bana.

Burnumu çekerek kızarmış gözlerimle ona bakınca bir şey diyecekti ama diyemedi.

Bakışlarımı başka tarafa yönlendirince gözlerimden akan yaşları silmeye uğraşıyordum.

"Sana kızgın öldü, Berat."

---

beratin allah belasini veriyo 🥰🥰

let me explain | özdemir Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin