To deserve

634 58 209
                                    

To deserve|Hak etmek


Önüme bırakılan tepsiye ters bir bakış atıp gözlerimi sinirle çevirdim.

Girdiğim iddiaya pişman olmuştum.

Jungkook'un iradesi çok güçlüydü. Asla konuşmuyor, ses çıkarabilecek hiçbir şey yapmıyordu. Binbir türlü numarayla konuşması için birçok uğraş sarf etsem de hepsi boşunaydı.

Tanrı aşkına, bir tek kucağına çıkmadığım kalmıştı resmen.

Gece yarısına da çok az kalmıştı. Yenilgiyle omuzlarım düşerken tepsideki çilekten bir tane aldım. Çileği yerken gözlerim de Jungkook'un üzerindeydi. Bana yaptığı bitkilerle dolu çaydan kendisine de yapmıştı. Çayını yudumlayarak telefonunu eline aldı ve ekranı açtığında birkaç saniye dikkatle baktıktan sonra çayını sehpaya bırakıp gülümseyerek parmaklarını ekranda oynattı. Bir süre ara ara bana bakarak hiç ses etmeden son derece mutlu bir halde telefonuyla ilgilendi. Gözleri beni her bulduğunda biraz daha gülümseyerek yeniden telefonuna dönüyordu. Ne yaptığını çok merak etmiştim ama kalkıp bakamıyordum da.

Hem ne diye bakacaktım ki?

"Sırıtıp durma." Birkaç dakikanın ardından sinirlenerek söylendiğimde kaşlarını sorgularcasına kaldırmıştı.

"Sinirimi bozuyorsun sırıtma." Diye açıkladım ve huysuzca arkama yaslandım. Bir başka çileği daha ağzıma atarken bana yine gülümsedi ve telefonuna döndü. Gözlerim kendi önüme kaydığında gördüğüm çay bardağına birkaç saniye baktım. Dumanı tütüyordu. Sıcaktı. Sıcak.

"Ah!" Elime dökülen kaynar çay ile çığlığı bastığımda telefonunu fırlatıp koşarak yanıma geldi. Telaşla elimi elleri arasına alıp beni kaldırdığında bir yandan da konuşuyordu.

"İyi misin? Tanrım nasıl oldu, gel benimle." Bir şey dememe fırsat vermeden beni çekiştirerek mutfağa götürdüğünde elimin acısına rağmen gülüyordum.

İddiayı kazanmıştım. Hileyle veya değil ben kazanmıştım.

"Ben kazandım." Elimi telaşla soğuk suyun altına tuttuğunda gülümseyerek söylediğim şey sadece buydu.

Hareketleri duraksayıp gözleri beni bulduğunda kaşları çatıldı. "Ciddi misin?" dedi emin olamaz gibi tereddütlü bir tonla. Bana inanamıyor gibi bakıyordu.

"Seni endişelendirmek istemedim," diye başladığım cümleye ifadesi yüzünden devam edemedim. Gülümsemem yavaşça bozulurken elini elimden çekerek biraz uzaklaştı irileşmiş gözleriyle.

"Taehyung sen iyi misin? Tanrı aşkına iddiaydı bu sadece, elini yakmana değer miydi?"

"Jungkook sakin ol abarttığın kadar de-" Abarttığı kadar bir şey olmadığını göstermek için diğer elimle yanan elimi gösterecekken elimin üstünün kıpkırmızı olduğunu gördüm.

Aslında abarttığı kadar da olabilirdi.

"Abarttığım kadar değil mi?" diyerek eliyle kızarmış tenimi gösterdiğinde bir cevap veremedim.

Sustuğumu fark edince yanıma yaklaştı ve belimden tutarak bedenimi kendine yasladı. Beni atik bir hamleyle kaldırıp tezgaha oturttu ve arkasını dönüp çekmeceli dolaptan bir patates çıkardı. Suçlu bir çocuk edasıyla hiç ses çıkarmadan başım önümde onun sinirle hareket edişini izledim. Eline aldığı patatesle tezgaha geri geldiğinde patatesi soyup rendeledi ama bu sürede yüzüme hiç bakmadı. Tabağa koyduğu patatesi alıp yanıma geri yaklaştığında kucağımda oldukça acıyan elimi sinirli olsa da nazikçe elleri arasına aldı ve patatesi üstüne koydu. Bu baskı tenimi acıttığında huzursuzca kıpırdanıp olduğum yerde salındım.

Scarlett | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin