[8]

1K 81 37
                                    

[...'o' bilinmeyen kim?]


"N-ne dansı?" dedi doktor Hanma öksürerek.

"HAYIR YAPMADIM! Beni böyle yalanlarla utandırmayı kes."

"Ama panik olup kucağımda hareket edişlerin neredeyse beni boşaltıyord-"

"Lütfen *öksürür*  aman tanrım, bu konuşmaya daha sonra başka bir yerde devam edersiniz. Doktor Y/n benden bir şey mi isteyecektiniz?"

"Evet. Biraz vaktinizi alabilir miyim?"

"Şu anda oldukça meşgulum. Çabuk olduğunuza emin olun."

Sanzu senin girmen içeri kapıyı tamamen açtı ve ikinizi yalnız bırakarak gitti.

"Shuji-san, İzana konusunda, lütfen onu böyle kelepçelemeyi bırakın. Böyle giderse eskisi gibi kendine zarar verecek. Zaten dış dünyadan tamamen izole edilmiş bir şekilde, odada tutuluyor. Neden onu daha fazla kısıtlıyorsunuzki?"

"Ohh. Bileklerini ilk kez bu şekilde yaralayışı. Eğer istediğin şey onun özgürlüğü ise. Kabul edilmiştir. Onu iyileştirmek için istediğin her şeyi yapabilirsin, benden izin almana gerek yok. Sana bir zarar gelmesi durumunda sorumluluğu biz almıyoruz. 365 gün içinde onun herhangi bir rahatsızlığı olup olmadığını bul ve onu iyileştir. Eğer yapamazsan, artık burada sana ihtiyacımız olmayacak. Söyleyeceklerim bu kadardı, şimdi onun yanına dönebilirsin."

"İstediğin her şeyi dediğinde, gerçekten istediğim her şeyi mi kastediyordun?"

"Evet, her şeyi. 365 gün içinde."

"Anladım. Bu İzana-kun konusunda artık sana danışmama gerek kalmadığı anlamına mı geliyor?"

"Evet."

Teşekkür ettin ve görüşme odasından ayrıldın. Korumalar da, Sanzu da ortalıkta yoktu. Umursadığından değil ama biraz olsun merak etmiştin.

"Shuji-san, bir de Mikey adında bir suçlunun fazladan fotoğrafı var mı diye sormak istiyordum."

"Bir öncekine ne oldu?"

"Bir anda kayboldu. Odada düşürdüm sandım ama orada da yoktu-"

"Odanın her köşesini kontrol ettin mi Y/n?"

"Her köşesini değil. Sadece yerleri-"

"İzana almış."

"N-nereden biliyorsun?"

"İçgüdü. Ayrıca içgüdülerim asla yanılmaz. Git kendin bak, muhtemelen yatağının ya da çarşafının altındadır."

Bu dediği yalan değildi. Odaya döndüğün İzana'yı kaybettiğin fotoğrafı elinde tutarken gördün. Seni gördüğü an resmi yan tarafa saklamaya çalıştı.

"İzana-kun, az önce elinde ne tutuyordun?"

"Bir...kağıt."

"Neden benden bir kağıt saklaman gerekiyormuş?"

"Saklamıyordum. Bu kağıt yüzünden çok kan ve göz yaşı döktüm. Burada olmamın sebebi bu kağıt. Ama bunun için minnettarım, burada seninle tanıştım."

Gittin ve onun karşısına oturdun. Onun öfkeli yüzünü görmeyi bekliyordun ama onun yerine kızaran yüzüyle karşılaştın.

"Yani...onu bana geri vermeyi düşünmüyor musun?"

"Kağıdı mı?"

"Hayır, Mikey'nin resmini-"

Hemen eliyle ağzını kapatıp seni yatağa itti. Ağzını çok sert tutuyordu, parmaklarının arasından bir nefes bile çıkmasına izin vermiyordu.

Bir eli ağzındayken diğer eli boynuna gidip seni yavaş yavaş boğmaya başladı. Yüzündeki öldürücü ifadeyi görünce neredeyse ağlayacaktın. Ama nedense yüreğin korkuyla titremiyordu. 

"Y/n, Y/n, Y/n...Tatlım. Bu ismi önümde söyleme. O tatlı, küçük ağzınla olmaz. İstediğin kadar ağla seni teselli edeceğim. Ama onun ismini benim önümde söylersen, seni öldüreceğim-hayır, sana bu odada, ellerimle çok çok kötü işkenceler yapacağım ve diğerleri öğrenemeyecek bile."

Ağzını tutmayı bıraktı ama vücudundaki sıcaklığı asla seni terk etmedi. Bu anı nefesini düzene sokmak için kullandın. Çok geçmeden, onun normal ve değerli kahkahası odayı doldurdu.

"Awww, Y/n'nin nutku tutulmuş. Sana daha önce sorduğum 'seni boğsaydım' sorusunu hatırlıyor musun? Sen cevap vermemiştin ama ben cevabımı aldım~."

Kahkaha atmayı bıraktıktan sonra kulağına eğildi ve fısıldadı;

"Cevap: acı verici bir ölümün olurdu~"

Tamamen sessiz kaldın. Böyle bir durumda kalan kim konuşurdu ki? Ayağa kalktı ve nazik gülümsemesi ile birlikte, sana elini uzattı. Ayağa kalktın ve onun elini tutun.

"Peki, bugün bana ne sormak istersin Y-n?~"

Diye sordu siz ikiniz masaya karşı karşıya oturduğunuzda. Sana bu odada gerçekten kötü işkenceler yapacak olan birine göre gayet sakin görünüyordu. Tekrar konuşmadan önce kendini toparladın.

"A-ah, sanırım sorularıma zaten cevap aldım. Bu yüzden senin konuşmak istediğin bir şey varsa onun hakkında konuşalım."

"Hm...yemek yapmak istiyorum?"

"Y-yemek? Anlamadım."

"Mutfağa gidelim. Orası çok büyük. Bir keresinde puding yapmayı denemiştim ama feci şekilde başarısız oldum. Tekrardan yapmayı denemek istiyorum."

"Wow...buna izin mi verdiler? Seni...oraya daha öncesinde götüren kişi kimdi?"

"Onun adı şeydi...Mitsuha sanırım...Ohh Mitsuya! Onu en son gördüğümden beri bir buçuk yıl geçti."

Şu anda meraklıydın. Mitsuya denen adam onun önceki doktoruydu. Ondan sonra, kimse İzana'yı tedavi etmek istemedi. Bunları düşündüğünde, ona acıdın.

"Oh... Uhm sana puding yapma konusunda yardımcı olabilirim ama bana, seni daha önce tedavi eden şu doktor hakkında bildiklerini anlat."

"Sıkıcı. Sonuçta hepsi öldü. Neden bilmek istiyorsun?"

"Kesinlikle. Onlar öldü. Kaç tane? Nasıl ve neden?"

"Sana yalnızca hatırladığım kadarıyla anlatacağım. 20'den fazla doktor arasında hatırladığım ve sevdiğim tek kişi Mitsuya, Mitsuya Takashi. O bana asla bir tür köpek ya da tehditmişim gibi davranmadı. O bana karşı her zaman iyiydi. Çok iyiydi. Ondan önceki herkes akrabalarım ya da yakın olduğum insanlardı- hayır, onu öldürdüğünde o buraya geldi ve bütün öfkesini benden çıkardı. Ne yaptığını bilmiyorum ama onun yüzünden hepsi kendini öldürdü."

"O kim? Şu anda bahsettiğin kişi?

"Ahh, onu göremiyor musun? Şu anda burada. Bu odada, sessizce seni izliyor."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
365 DAYS | izanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin