ii

392 40 10
                                    

yatağın üzerinde öylece duran büyük, siyah bavula elindeki kazağı da katlayıp koyduktan sonra bir an duraksamıştı changbin. uykusuz kaldığından olsa gerek gözleri kurumuş ve batıyordu, başındaki ağrı da cabasıydı ve tüm bunlar yetmiyormuş gibi göğsünü sıkıştıran o lanet histen kurtulamıyordu bir türlü. asla kurtulamayacağını çok iyi bilmekse hepsinin üzerine tuz biberdi adeta. klostrofobisi yoktu ancak sanki varmış da bir asansörde günlerdir mahsur kalmış gibi hissediyordu. o asansörden bir çıkış yolu yoktu üstelik.

daha fazla alması gereken bir şey kalmadığına kanaat getirince bavulun fermuarına uzandı eli. tereddütlüydü, fermuarı çekip bavulu kapatırken bile o kadar yavaştı ki hareketleri, aslında bunu yapmak istemediği her halinden belli oluyordu. hâlâ hyunjin'den bir adım bekliyordu içten içe. saatlerdir odada, odalarında olmasına rağmen ne yaptığını merak dahi edip yanına gelmeyen bir adamdan özür beklemek, ilişkileri için çabalamasını ummak, komikti belki de.

derince bir nefes verip bavulu sapından sıkıca kavradı. arkasına döndüğü gibi kapıda dikilen bedenle göz göze gelmesi, irkilip elindeki ağırlığı yere bırakmasına neden olmuştu. normalde olsa, changbin'in bu kolayca irkiliveren haline ve sakarlıklarına dakikalarca gülerlerdi. ardından hyunjin sevgiyle sarılırdı belki ona, ancak şimdi tek yaptığı gözlerini kırpıştırarak eşinin yüzüne bakmak olmuştu.

"ne yapıyorsun?"

sanki görmüyorsun ne yaptığımı, demek istedi changbin ama dilini ısırdı. "gidiyorum," dedi bunun yerine. "dava işi bitene kadar kendime kalacak bir yer bulurum."

siyah saçlı olanın verebildiği tek tepki, başını aşağı yukarı sallamaktı. ne demeliydi, ya da ne diyebilirdi ki? söylenmesi gereken uygun kelimeleri zihninden bulup çıkaramıyordu ne kadar çabalasa da. düşünmek başını ağrıttığı için düşünmemeyi seçti, bir adım yana çekilip changbin'e yol açarken bakışları duvara sabitlenmişti.

kendisi konuşmuyor olsa da, zihnindeki hyunjinler susmak bilmiyordu. kimisi changbin'i suçluyor, kimisi de gitmemesi için sızlanıyordu. o seslere öylesine dalmıştı ki, changbin'in yanından ayaklarını sürüye sürüye geçtiğinin farkına bile varamamıştı. kısa boylu olan evlerinin kapısına ulaşmıştı çoktan. paltosunu giydiği sırada hyunjin ancak kendine gelebildi, peşinden gidip gitmemekte kararsızdı. en son çareyi olduğu yerde dikilmekte bulmuştu.

"changbin," sesi o kadar kısıktı ki, kendisi de konuştuğuna inanamamıştı bir an. diyecek bir şeyi olmadan seslendiğinden, diğerinin bakışları kendisine döndüğünde duraksadı. sonunda birkaç kelimeyi zorlukla bir araya getirebildiğinde, "kendine dikkat et." diye mırıldanabilmişti yalnızca.

bu defa cevapsız bırakılan taraf hyunjin'di. changbin tek kelime etmeden kapıyı çekip evlerinden ayrılmıştı, kapının önünde bir an kalakalsa da kendini hızlıca toparlayıp asansöre yöneldi. bunun bir son olduğunu kabullenmek istemiyordu kalbi hâlâ. zemin katın düğmesine basıp, kapıların kayarak kapanışını izlerken kalbinin bir yanını evde bıraktığının farkındaydı. gün gelip o evden bu defa sonsuza kadar ayrılması gerekse dahi o parçası her zaman orada kalacaktı.

herhangi bir cevap alamayışının göğsünde sertçe atılmış bir yumruk misali bıraktığı etkiyi yok saymaya çalışarak salona ilerledi siyah saçlı olan. içten içe büyük odanın bir duvarını kaplayan camın önüne gidip, arabasının bagajına bavulunu yerleştiren eşine bakmak istese de bu isteği bastırmıştı. l biçimli kanepenin ucuna oturdu, yerdeki parkeleri inceliyordu boş bakışlarla. içinde tuhaf bir his baş göstermişti changbin evden çıktığı an ve bunu nasıl yorumlayabileceğini bilmiyordu.

"hyunjin?"

aniden yerinden sıçradı, kahve saçlı olanın geri döndüğü düşüncesiyle kalbi yerinden çıkacakmışçasına atmaya başlamıştı ancak salon kapısında gördüğü bedenle olduğu yere sindi. bakışları hayal kırıklığıyla doluydu. daire kapılarının açılması için gerekli şifreyi bilen iki kişiden birisiydi chan, ikisinin de en yakın arkadaşı olduğu için acil durumlarda gerekebileceğini düşünerek şifreyi ona ve nişanlısı jeongin'e, ki jeongin de changbin'in kuzeniydi, vermekten çekinmemişlerdi.

complete mess [askıda]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin