iv

282 40 26
                                    

"...çiftin, anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilmiştir."

changbin, omuzlarına aniden çöküveren yükle geriye doğru sendeledi. hakimin dudaklarından dökülen her bir kelimenin ağırlığının altında eziliyordu adeta. önlerindeki masanın kenarına tutundu, parmakları ahşap yüzeye öylesine baskı uyguluyordu ki parmak uçları bembeyaz olmuştu. omzunda minho'nun destekleyici dokunuşunu hissedebiliyordu ancak bakışlarını yerden kaldırmaya gücü yoktu.

arkadaşının haftalardır dik tutmaya çalıştığı bedeninin yıkılışını içi acıyarak izliyordu minho. ne yapacağını bilemeyerek bakışlarını mahkeme salonunda dolaştırdı, göz bebekleri transta gibi ayakkabılarını izleyen hyunjin'e değip geçtikten sonra hemen yanında, ayakta duran felix'e kilitlenmişti. onun da doğrudan kendisinden baktığını görmek midesinin kasılmasına neden olsa da son konuşmalarını hatırlattı kendine, böyle hissettmemesi gerekiyordu.

"minho." ofisi terk eden hyunjin ve changbin'in arkasından çıkmak üzereydi ki, felix'in seslenmesiyle bedeni gözle görülür biçimde duraksamıştı. arkasına dönmeye çekiniyordu. sessiz kalmayı seçip çilli olanın lafını bitirmesini bekledi. "biraz konuşalım ?"

başını aşağı yukarı salladı koridora yönelen bedenini takip ederken. büyük pencerelerin önünde durmuştu felix, güneş ışığı camlardan yansıyıp yüzünde seyre değer ışık oyunlarına neden oluyordu. bu manzara karşısında nefesi kesilmişti minho'nun. bakışlarını küçük olanın yüzünde dolaştırmaktan alıkoyamadı kendini, ezbere bildiği her ayrıntısını yeniden kazımıştı zihnine.

"benim, hyunjin'in avukatı olduğumu biliyor muydun?"

felix'in sorduğu soruyla minho düşüncelerinden sıyrılıp başını iki yana salladı. haberi yoktu, o sabah öğrenmişti daha karşı tarafın avukatlığını onun yapacağını. changbin'in müvekkili olmasını başta istememişti ama bunun felix ile yeniden karşılaşmaları anlamına geldiğini bilse, düşünmeden kabul ederdi zira haddinden fazla özlemişti çilliyi. "hayır, bu sabah öğrendim. sen? biliyor muydun?"

"bilmiyordum." felix bir an duraksadı, dudaklarından dökülecek olan kelimeler tereddüt etmişti sanki. derince bir nefes aldı konuşmaya devam etmeden evvel. çenesini dikleştirdi, bakışları birkaç saniye önceye nazaran daha sert bir hal alırken minho'ya olan öfkesi yeniden baş göstermişti. "bilseydim hiç kabul etmezdim."

complete mess [askıda]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin