sekiz

2.2K 281 412
                                    

"Geldik Jane." Gözlerimi yavaşça araladığımda hava çoktan açmıştı. Saatin kaç olduğunu ise bilmiyordum.

En son Taehyung'un beni arabaya kadar taşımasını hatırlıyordum, sonrasında uyumuş olmalıydım.

Kapımı açıp inmem için yardım ederken şaşkınlıkla onu izledim. Bana iyi davranması için hep bana bir şey mi olması gerekiyordu?

"Güzelmiş evin, daha doğrusu eviniz." Kafasını salladı onaylamak için sonra da konuştu.

"Daha da güzelleşecek." Bunu bana bakarak söylemesi kalp atışlarımı hızlandırırken ona kızgın olsam bile gülümsedim. Gözleri birkaç saniye gülümsememde takılı kaldıktan sonra derin bir iç çekerek bir elini belime doladı ve bizi eve doğru yürütmeye başladı.

"Sana ne olduğunu anlatacaksın Jane. Yaralarını sardıktan sonra." Konuşmadım sadece onunla beraber eve doğru yürümeye devam ettim. Evleri gerçekten çok güzeldi.

Kapıyı kıracakmış gibi vuran Taehyung'a baktım sanki tüm sinirini kapıdan çıkarıyordu ve farkında olmasa da belimi sıkıyordu.

"Hayvan mısın amına koyayım, uyuyoruz." Kapıyı sarı saçlı üstü çıplak bir çocuk açtığında gözlerimi kaçırdım.

"Kes sesini Jimin, çık önümüzden. Kız yaralı görmüyor musun?"

Adının Jimin olduğunu öğrendiğim çocuk gülmeye başladığında kaşlarımı çattım ve Taehyung'un belimi daha çok sıktığını hissettim sanki bana destek olmak istiyormuş gibiydi.

"Bu yara mı anasını satayım? Kızım sen buna cidden yara mı diyorsun? Sikeyim ayrıca, bu kızın burada ne işi var? Taehyung, eve kız mı atmaya başladın kardeşim?"

Taehyung hiçbir sorusuna cevap vermeden onu omzundan iteklemiş beni içeri sokmuştu.

"Sen ona bakma, biraz dangalaktır."

'Alışkınım' diye mırıldandığımda birden beni kendine döndürdü.

"Alışkınsın demek. Kimden alışkınsınız acaba?" Senden, demek istedim ama boşuna onunla kavga etmek istemediğim için omuz silktim.

"O zaman bakalım başka şeylere de alışabilecek misin, bu akşam başlıyoruz. İlk görevine." Kaşlarımı çattım ama o beni tekrar belimden tutarak bir yere doğru ilerletti. Bu kadar erken başlayacağımızı düşünmüyordum ve gerçekten gerilmiştim.

Banyoya geldiğimizde klozetin kapağını kapatmış, beni oturtmuştu. İlk yardım çantasını alıp yanıma gelirken sakin bir şekilde onu izliyordum.

Eline aldığı makasla ilk önce dizimin etrafını kesti, sonra da çıkardığı pamuğa adını bilmediğim bir şey döktü. "Bu biraz acıtacaktır." Sorun değil şeklinde kafamı sallarken birden pamuğu yaralı olan kısmıma sürdü. Acıyla inledim, kim bilir en son ne zaman böyle yaralanmıştım.

Elimi de temizledikten sonra her şeyi toplamış, kaldırmıştı.

"Eğer iyiysen seni evdekilerle tanıştırayım." Yavaşça ayağa kalkıp başımı salladım ve peşine takıldım.

Salona gittiğini tahmin ettiğim yolda yürürken etrafı inceleme fırsatı bulmuştum. Birkaç küçüklük fotoğrafı asılıydı duvarda. 3 küçük çocuk.

İçeri girdiğim an karşıma pembe saçlı bir kız ve o sarı saçlı çocuk çıkmıştı. İkisi birden bana döndüğünde sert bakışları altında ezildiğimi hissetmiştim. O kızı tanıyordum, havaalanında bana peçete uzatan kızdı. İlginç bir tesadüftü.

"Bu Jane. Bunlar da Roseanne ve Jimin, çocukluk arkadaşlarım."

"Tanıştığıma memnun oldum ve benim adım Jane değil, Jennie." İkisi de bana boş bakışlarıyla bakarken olduğum yerde küçüldüğümü hissettim. Onlara kötü bir şey yapmışım gibi bakıyorlardı.

"Her neyse, gel sana odanı göstereyim Jane."

"Burada mı kalacak?" Şaşkın ve sinirli bir şekilde çıkan sesiyle birlikte Jimin'e döndüm. Niye bana kötü davranıyorlardı?

"Ben..." Taehyung cevap vermeme izin vermeden beni çekerek peşinden sürüklemişti.

"Bana niye kötü davranıyorlar?"

"Kötü davranmaları normal Jane." Üzgün bir şekilde omuzlarımı düşürürken daha da konuşmadım.

"Odan burası, yerleş diyeceğim ama hiç eşyan yok. Rosé'den senin için kıyafet alırım ama olur mu bilmiyorum, senden daha uzun." Kafamı salladım, uzun bir süre konuşmak istemiyordum.

Taehyung odayı terk ederken gereksiz yere gözlerim dolmuştu. Onlar da beni kabullenmemişti. Gerçi annem ve babam beni sevmezken başkalarından sevgi beklemek saçma olurdu.

Yatağa sırtüstü uzandım ve dolu gözlerimi tavana diktim. Yaşadıklarımı hak ediyor muydum acaba? Ama hayır hak etmiyordum, hiçbir insana kötülüğüm dokunmazdı benim.

Kapı tıklandığında kapıdaki kişinin gelmesini söyledim.

"Jane al, kıyafetlerin giy ve yanımıza gel."

Bacaklarımda yara olduğu için bir şort üstüme de uzun bol bir sweat getirmişti. Yaralarıma dikkat ederek hızla üzerimi giyinip odadan çıktım.

Salona girdiğimde ortada büyük bir ekran olduğunu ve o ekrana bir adamın yansıtıldığı o gördüm.

"Otur Jane." Roseanne'nin yanına oturduğumda birkaç saniyeliğine göz göze gelmiştik ve bu sefer bana da bomboş değil de normal bir şekilde baktığını görüp rahatlamıştım.

"Bu adam yani Kim Min Soo. 66 yaşında, karısını aldatan bir adam. Bu adamın karısının yarın bir resim sergisi var ve biz de oraya gideceğiz. Bu adamda işimize yarayacak çok iyi bilgiler var ve bunları orada bir gizli yere sakladı. Ayrıca Jane, bu adam senin babanın da eski bir arkadaşı, işine yarayabilecek şeyler çıkabilir."

Heyecanlanarak yerimde dik bir hale geldim.

"Sahte adlarınız şu dosyada yazıyor, Jimin ve Rosé siz karı koca olarak gideceksiniz. Jane sen sergiye tek başına gelmiş bir üniversite öğrencisin. Ben ise daha önce yüzünü göstermeyen ünlü bir iş adamıyım."

Şaşkındım ama bunu çaktırmamaya çalışıyordum. Ne kadar becerebiliyordum tabii onu bilmiyordum.

"Git ve dinlen Jane, bugün senin için ilk olacak. Emin ol hayatında yaşamadığın stresi yaşayacaksın."

Arkadaşlar 350 takipçi falan olduğumda yeni kitap yayımlayacağım, yine böyle bol kaoslu, o yüzden beni takip etmeyi unutmayın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Arkadaşlar 350 takipçi falan olduğumda yeni kitap yayımlayacağım, yine böyle bol kaoslu, o yüzden beni takip etmeyi unutmayın.

Her bölüm +120 oy şu an bir önceki bölüm ve bu bölüm hariç. O yüzden sınır, bu bölüm ve bir önceki bölüm +120 oy.

Bir sürü yorum yapmayı unutmayın, öpüyorumm 🐬

forgotten keyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin