Bir süre sonra ikimizde derin bi uykuya dalmıştık.
Bir süre sonra bir sesle irkildik.
Muavin başımızdaydı ve bize sesleniyordu. İkimiz sersem sersem birbirimize bakakaldık öylece. Toparlanıp dışarı cıktık,bavulları aldık. Veda vaktiydi sanırım. Yeni tanımıştım ama aşırı bir güven ve güvensizlik arasında gidip geliyordum.-Telefonunu ver.
-Neden ? Dememe kalmadı elimde ki telefonu kaptı ve numara yazmaya başladı...
-Yaa ne yapıyorsun ? İnsan bir izin alır. Çattık yaa ... derken Ayaz'ın telefonu çalmaya başladı.
-Ne ? Nasıl yaa nasıl yani sen kendini mi çaldırdın ? Hem de benim telefonumdan ? Öküz olduğuna bir kere daha karar verdiiiiimmm !
Bağırarak bunu söylerken telefonumu elinden çekip aldım ve çok büyük bi süratla gidiyordum ki ...
İşte olan oldu. Lanet olsun zaten bütün böyle zorluklar,saçmalıklar bana denk gelir. Bavulum sürgülüydü ve kaldırımdan hızlıca çektiğim için sapı elimde kalmıştı. Neye uğradığımı şaşırdım. Artık oturup ağlamak istiyordum. Ayaz kahkahalar içersinde karnını tuta tuta gülüyordu. O kadar çok sinirliydim ki yere oturdum bavulumun yanına ayakkabı çıkarıp ona fırlattım. Daha çok gülmeye başladı. Sinirimden kudurmak üzereydim. Ama derin derin nefes alıp kendimi toparlmaya çalışıyodum.Çünkü ona bu zevki yaşatmak istemiyordum. Bavulumla ilgilenirken bir araba yanaştı yanımıza.. Arabada araba hee gözümü alamıyordum. Ama umursamaz tavır sergilemeyide ihmal etmiyordum.Ayaz arabaya binmişti. Oh sonunda kurtuldum derken ayakkabım ! Ayakkabım Ayaz'da Allah'ım çıldıracaktım. Bavulumu zorla sürükleye sürükleye terminalin tam ortasına geçtim. Etrafa bakıyordum. Gitmemiştir beni böyle tek ayyabıyla bırakacak biri değildir diye düşünürken,telefonum çaldı... Bilmediğim bir numaraydı. O haldeyken bir de telefon sapığımla uğraşamazdım. Israrla arıyordu. Bende Ayaz'ı gözlerimle arıyordum ama artık sabrım dolmuş taşmış bir durumdaydı. O sinirle telefonu açtım ve;
-Ne var neeee ? Ne arıyorsun ? Diye bağırdım da kahkaha seslerini duyunca Ayaz olduğunu anlamıştım.
-Seni uzaktan izliyorum. Gerçekten çok komiksin. Hahahaha ! Deli gibi gülüyordu. Sabrımı zorladığı kesindi.
-Çabuk nerdeysen gel yanıma ve ayakkabımı ver ! Dedim. Sinirden bavuluma tekme attım. Ayağım acıyor off... Ben İzmir'i böyle hayal etmemiştim.
-Bir şartla gelirim. Hahaha ! Hala gülüyordu. Sinir bozucu çocuk. Geldiğinde tokatı yiyecek yüzüne haberi yok !
- Ne şartı yaa ? Ayakkabımı rehin aldın serbest bırakmak için fidye mi istiyosun ? Getir şu ayakkabıyı !
-Hayır seni istiyorum ! Bugünü bana ayıracaksın. Beraber gezi, eğlencez. Merak etme hava kararmadan eve bırakırım seni.
Donup kalmıştım. Yumuşamıştım itiraf ediyorum. Ne demeliydim bu duruma bilmiyorum. Yaa beni asar keser ,tecavüz ederse ??? Nerden bilebilirim ki katil,sapık ya da ruh hastası olmadığını.. Annemin nasihatları kulaklarımda çınlıyordu resmen...
Telefondan ses geliyor ama ben cevap vermiyordum. O kadar çok düşünce vardı ki aklımda. Ayaz'ın sesi sinek vızıltısı gibiydi...
-Alo ! Alooo Deniz ! Deniz cevap versene ! Çok mu kötü ya da zor birşey istedim senden öylece dikilip kaldın ?
Ayaz bunları söylerken ben derim düşünceler içinde yine kendin yaz,kur, oyna modundaydım..
Karşımdan ateş kırmızısı bir araba geliyordu. O kadar süratlıydı ki ve bu Ayazdı. Gözlerim fal taşı gibi açıldı ayaklarım yere yapıştı sanki kımıldıyamıyordum. Hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti derler yaa işte onu yaşadım resmen ve bir anda önümde durdu. Gözlerimi kapatmıştım çünkü ölmeyi bekliyordum resmen. Etraftaki insanlar bile şok içinde bize bakıyordu. Benim gözlerim kapalıyken Ayaz beni birden kucağına aldı.
Bağırdım ;