8

1.2K 125 55
                                    


düzyazı...

özür dileirm geç kaldık ama işte... bölüm çok hoşuma gitti aslında, umarım seversiniz 🙃

iyi okumalar 💗

———

Berbat hissediyordum.

Yaklaşık beş ay önce bana bakan sert ama bir o kadar da hislerini belli eden gözlerle karşılaştığım andaki kadar berbat hissediyordum. O sıralar okulda yeni oluşumu hissetmeyi bıraktığım zamanlardı ve Tanrım, genç gözüktüğüm için öğrenciler arasında dönen tüm dedikodulardan haberim oluyordu. Kim kiminle veya hangi öğretmen öğrenciler tarafından nefret görüyor. Her şeyden haberdardım. Tıpkı bana bakan gözlerin sahibi hakkında dönen dedikodulardan da haberdar olduğum gibi.

Choi San çocukluk arkadaşım aynı zamanda da atandığım okulda kimya öğretmeni olarak bulunan Jung Wooyoung ile sevgiliydi. Okula atanmamdan yaklaşık iki üç ay önce ayrılmış, birliktelik süreçlerinde de sürekli haklarında bulunan şikayet sebepleri yüzünden gittikleri idare ile içli dışlı olmuşlardı. Dediğim gibi Wooyoung çok sevdiğim bir arkadaşımdı ve her şeyden bana bahsederdi ama San'ın adı dahi hiçbir konuşmamızda yer almamıştı. Bunu sorgulamak için biraz geç kalmıştım çünkü çoktan ayrılmışlardı. Sorularımı kendime saklamış, belki de zor bir ilişki geçirdiğini düşünürek onu rahat bırakmıştım.

Keşke hem onu hem de kendimi rahat bırakmasaydım çünkü çoktan o gözlere tutulmuştum bile.

Aşık olduğumu hatırlamıyordum, ki bu bence çok büyük bir kavramdı. Ben yalnızca hoşlanmış belki de sevmiştim işte. Her ne kadar şu an oldukça kırgın olsam da San gerçekten de harika bir insandı. Belki de bu yüzden şu anki durumu atlatmakta zorluk çekiyor, hala bir şeylere ihtimal veremiyordum. Onun böyle bir ihanete el verecek kişiliğini nasıl görmediğimi düşünüyordum. Çoğu kişi aldatıldığında kendisinin bunu hak etmediğini söyler dururdu ama ben San'ın, bu zamana kadar bildiğim karakterinin, tüm bunlara uygun olmadığını düşünüyordum. Duygusal boşluğunu doldurmak için kullandığı biri olduğumu kabullenemiyordum elbette ama dediğim gibi, bu zamana kadar belki de bir yalancıyı sevmiş olmak çok daha kötüydü.

Tüm bunların yanında bir de Beomgyu vardı. Son zamanlarda aklımdan çıkmayan, çıkmadıkça daha da kötü olmamı sağlayan Beomgyu. Bir diğer içimi yakan konu da buydu. Onu o kadar çok düşünüyordum ki artık değişik düşünceler içinde boğuluyordum. Her ne kadar onu heyecanlandıracak şekilde mesaj atsam da durum tam tersiydi. Başta korkmuş, gelmeme ihtimaline karşın gerilmiştim ama şu an yalnızca yaklaşık beş metre ötemde hava soğuk olsa da yalnızca üzerindeki uzun kollu crop ile beni bekleyen ona bakarken şu an pişman hissediyordum. Çünkü onu çağırma sebebimi bilmiyordu ve ben konuşmazsam içimde büyüyen duygu ile baş edemeyecektim.

Biraz daha yürüyüp beni fark etmesi için sesleneceğim sırada hissetmiş gibi arkasını döndü. "Selam." Burnunun ucu ve yanakları hafiften kızarmıştı ama o cidden de hasta olmayı umursamıyor gibiydi. " Hasta olacaksın." Kendisinin aksine onu düşünerek kurduğum cümleye karşın kaşlarını çattı. "Evet, sağolun ben de iyiyim işte." Verdiği selamı görmemezlikten gelmeme bozulmuş olduğu belli olsa da yüzünde sanki kıyamet kopsa düşürmeyeceği bir gülümseme vardı.

"Pardon, dalgınım biraz. Yürüyelim mi?" Tam olarak yanına vardığımda kurduğum cümle ile çoktan bunu beklediğini belli eder şekilde ilerlemeye başladı. Açısından dolayı ona doğru döndüğümüz rüzgar tam yüzümüze esiyor, yanımdaki bedenin titremesini sağlarken onun aksine benim kafamın içindeki düşünceleri unutmamı sağlıyordu. "Aslında bugün bizimkiler ile yemek yerine-"

"Ah, doğru. Sana aç olup olmadığını sormadım. Aç mısın? Geri dönebiliriz."

Zaten yemek yemek istemediğini iyice anlayabileceğim bir şekilde aniden bana döndü. "Hayır, onun için demedim. Yalnızca yanlış anlamazsanız biraz daha erken dönebilir miyiz?" Bunun konuşmamı daha erken yapmam gerektirdiğini anlayıp, onayladım. Yaklaşık beş dakika daha süren yürüyüşten sonra ormanın içinden geçen bisiklet yolunun kenarlarında bulunan banklara oturduk. Beomgyu'nun aksine ben üşümüyordum, biraz hızlı olmam gerekiyordu.

"Aslında aklımdaki birkaç soruyu sormak için çağırdım seni. Umarım, yani umarım rahatsız etmem."

"Beni rahatsız etmeyecek bir sorun yoksa neden rahatsız olayım ki?"

Evet. Mantıklı bir soru.

"San ile konuştum. Duygusal olarak çöküşte olduğumu sanmıyorum, sorularım burdan mı kaynaklı bilmiyorum ama işte insan düşünmeden de edemiyor-" Aniden omzumu sıkan el ile sağ tarafıma doğru döndüm. "Neden bu kadar gerildin anlamadım bile. Hadi direkt söyle." Başımı hızlıca sallayıp tekrardan önüme döndüm. Omzumdaki elini çekmişti.

"Ben bir şeylerden artık emin olmak istiyorum, Beomgyu. Ben, beni gerçekten seviyor musun? Bundan emin olmak istiyorum, yalnızca bu-"

"Sevgimden mi emin olmak istiyorsun?"

Ayağa kalkıp karşımda durması ile daha fazla oturmayarak ben de ayağa kalktım.

"Bunu sana ispatlamak zorunda değilim. Seni seviyorum, şu an bunu söylemek ne kadar utanç verici olsa da-"

"Ağlama."

Ne yapıyordum, ne oluyordu emin değildim ama ağlamasını istemiyordum.

"Böyle düşünmedim tamam mı? Sana seni sevdiğimi sesli olarak böyle lanet bir konuda söyleyeceğimi düşünmedim. Ne o? İhaneti kaldıramadın ve şimdi de bana mı sarıyorsun? Gram umrumda değil. Toparlan ve öyle gel ya da siktir git." Geldiğimiz yöne, ormanın içine doğru ilerlemeye başladı.

"İhanet veya herhangi başka bir şey seni ilgilendirmez." Tam arkasından ilerlediğim için durup bana doğru döndüğünde ağlamaktan kızarmış gözleri ile karşılaştım. Çenemi tutmayı öğrenmem gerekiyordu. "O zaman sus tamam mı? Ne oldu anlamıyorum, neden bir anda ba-bana benim sevgim hakkında konuştuğunu bilmiyorum. Bak..." Sakince, dikkatli bir şekilde anlamamı istermiş gibi yüzüme doğru yaklaştı. "...eğer başka bir sorun varsa konuşabiliriz. Öğretmenim veya sevdiğim kişi olarak herhangi bir konumda olman gerekli değil. Ama bana gelip de benim sevgimi sorgulama."

Gözlerimi kapatıp başımı salladım. Dediği gibi 'ihanet' belki de ağır gelmişti, onun saf sevgisini sorguluyordum. Ama kestiremiyordum çünkü şu anki ihaneti ortaya çıkaran kişi de zamanında saf sevgi ile bana bağlı olduğunu söylüyordu. Ne yapacağımı kestiremiyordum.

"Ne yapacağımı kestiremiyorum." Hala gözlerim kapalıyken içimden geçen şeyleri dile getirdim. Nefesini yüzümde hissetmemden saniyeler sonra alnını alnıma yasladı. Yalnızca saatler önce omzumda yatmasından daha da yakındık. "Ben bilmiyorum, Beomgyu. Tüm bedenimle kırgın hissettiğim eski sevgilimin saf sandığım sevgisini mi yoksa hoşlandığım çocuğun saf olduğuna inandığım sevgisini mi sorgulamam gerekiyor, bilmiyorum."

Pretty Savage • beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin