1- Kargaşa

58.2K 4.1K 4.5K
                                    

Bölümleri seri atacağım bir süre, öpüldünüzz

Keyifli Okumalar!

🍂

Seyit Ali yaslandığı duvardan kıyıya yaklaşan devasa gemiyi izliyordu.

Kordon yunanlılar ile doluydu, her tarafta mavi, beyaz bayraklar dalgalandırılıyordu. Seyit Ali yumruklarını sıktı, çenesini öyle bir kenetlemişti ki dişleri kırılacak gibiydi.

Önünden geçen bazı yunan kadınları Seyit Ali'ye tekrar tekrar bakıp, gülüşerek fısıldaşıyorlardı. Çok güzel bir adamdı Seyit Ali. Hafif dalgalı kahverengi saçları, buğday tonlarında bir teni ve masmavi gözleri vardı. Yüzünde bir iki günlük kirli sakalı duruyordu, boynunda gömleğinin içine sakladığı künyenin soğukluğunu hissedebiliyordu. Uzun boyluydu, kalıplıydı ve güçlüydü. Yirmi yaşında olmanın verdiği bir deli cesareti vardı içinde.

Kordon öyle kalabalıktı ki Seyit Ali eğer uzun bir adam olmasa göremezdi olanları. Gemi iskelenin önünde durduğunda yükselen sevinç çığlıklarına karşılık yüzünü buruşturdu. Gemi durakladığında düdük sesine benzeyen tiz bir ses çıktı ve güvertede üç tane adam göründü.

Orta yaşlarda bir adam çıktı, mavi bir üniforması vardı üzerinde. Kalabalığa bakıp gülümserken bir elini kaldırıp onları selamları, arkasından o gazete parçasındaki adamı gördü, tahmin ettiği gibi sarışındı.

Gülmüyordu, suratı tepkisizdi. Üzerinde mavi bir üniforması vardı, sarı saçları kısacık kesilmişti. Beyaz yüzü temizdi, çok uzun ve kalıplı bir bedeni vardı. Seyit Ali keskin gözlerini o adamın suratına dikti, öfkeden ve sinirden tüm bedeni yanıyordu.

Seyit Ali biliyordu, bu vatanına yanaşan gemi tüm yunan donanmasını oluşturmuyordu. Bir kaç gün sonra gelecekti geri kalanlar.

Tanımadığı ama rütbesinin çok yüksek olduğunu bildiği Komutan öne doğru çıkıp elini kaldırdı ve kalabalığı selamlamaya devam etti.

O an tüm o kalabalığın içinde Leonidas'ın gözleri Seyit Ali'nin öfkeden parlayan mavi bakışlarının üzerinde durdu. Seyit Ali uzakta, bir duvara yaslanmıştı. Öyle büyük bir öfkeyle bakıyordu ki, sarışın adam onun bir Türk olduğunu anlamıştı, kıyafetleri de bunu gösteriyordu.

Seyit Ali o adama bakarken dişlerini sıktı, tek istediği silahını çekmek ve tek bir kurşunla onu yere sermekti, bu istekle yanıp tutuşuyordu tüm bedeni.

O sırada güvertede öne doğru çıkmış olan o komutan elini kaldırıp kalabalığı susturdu. Yunanlı kalabalıktan bir kadın yüksek, tiz sesiyle "Kalos Irthate!" diye bağırdığında bir kaç kişi kıkırdadı ve Yunan kumandanı büyükçe gülümsedi.

Kumandan sert sesiyle "Kalosorizo!" diye karşılık verdi tekrar alkış sesleri yükseldiğinde Seyit Ali gözlerini kapatıp burnunda derin derin nefesler aldı. Gözlerini yavaşça açtığında o Üsteğmen ile tekrar göz göze geldi, tüm o kalabalıkta kendisini nasıl seçebilmişti bilmiyordu ama böyle dikkatli bakması Seyit'in içinde alevi körüklüyordu.

O an kumandan değişik aksanıyla Türkçe konuşmaya başladığında Seyit Ali keskin bakışlarını o orta yaşlı adama çevirdi. "Sizin aranızda olmak büyük bir şeref" diye bağırdı, Türkçe konuşmasının bir sebebi vardı, Türkler kendisini duysun ve anlasın istiyordu. "Artık burası büyük Yunanistanın bir parçası!" dediğinde Seyit Ali'nin boğazından öfkeyle bir hırıltı yükseldi.

"Yaşasın büyük Yunanistan!" diye bağırdığında Seyit Ali ani bir öfkeyle hızla elini silahına attı ama o an başka bir silah sesi duyuldu ve güvertede konuşan Kumandanın bedeni yere düştü.

işgalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin