11- Agresif

41.4K 3.3K 3.4K
                                    

Medya: Seyit Ali

Bölümler çok aksıyor ama düzeleceğiz inşallah be...

Huzursuz.

Günlerdir hissedebildiğim tek his huzursuzluktu. Her an izleniyor gibi hissediyordum, hatta dün gece evin perdesinin ardında bir gölgenin saatlerce orada öylece durduğuna yemin edebilirdim. Dışarı çıkıp bakmak istediğimde ise kaybolmuştu. Kendime sürekli inkar etsem de korktuğumu farkındaydım, insandım sonuçta. Korkuyordum ama bu öyle büyük bor korku değildi, tedirgin olmak gibiydi.

Şu an gün ortasında, Kordandaydım. Tek tük insan vardı neredeyse bomboştu burası.

Kıraç'ı bekliyordum, zar zor maaşlarımızı almıştık ve insanlık görevimi yapıp yarısını onlara verecektim her ay yaptığım gibi, bunu yapmamın tek sebebi beni bu yaşa kadar iyi kötü getirmiş olmalarıydı. Ne olursa olsun üzerimde hakları vardı.

Paltoma sarınırken bakışlarım etrafta gezindi, sürekli tetikteydim son günlerde. Bir süre sonra Kordon'un başında Kıraç'ı gördüğümde söylenerek ayağa kalktım. Neredeyse yarım saati geçkindir onu bekliyordum, kimsecikler kalmamıştı etrafta.

"Gelmeseydin pezevenk" diye tısladığımda rahat bir tavırla sırıttı. Tam önümde durdu. "Hasretimden yataklara mı düştün yoksa kuzen?"

"Biraz daha boş lakırdılar edersen ben düşüreceğim seni bir yatağa. Hasta yatağı"

Kıraç, benden dört yaş büyük ve en az benim kadar kalıplı bir adamdı. Ama normalde benden çekinen adam, şimdi oldukça cesur duruyordu. Belki de vücudumun görünür yerlerinde duran yaralardı onu cesaretlendiren.

"Ölmemişsin" dedi sırıtarak. "Hayal kırıklığına uğradım"

"Aynen ölmedim" dedim aynı onun gibi, sadece onun aksine alaycıl değil sinirliydim. "Yoksa size kim bakardı? Malûm, ben olmasam içecek bir tas çorbanız yok"

Duraksadı, bakışları sertleşti. Öfkelendi.

Öfkelendi çünkü o da hiçbir boka yaramadığını, normal insanlar düzeyinde de olsa yaşamak için benim elime bakaması gerektiğini farkındaydı.

Birden sinirle paltomun yakalarını kavrayıp beni kendine doğru çekti ama saniyesinde bileklerini tutup bu güçsüz halime rağmen ellerinden kurtuldum.

"Dokunma" diye tısladığımda gözlerindeki nefret benim gözlerime yansıdı. Hırsla geri çekilip cebimde onlar için ayırdığım miktarı uzattım.

"Al" dedim.

Elimdeki parayı alırken bir kaç saniye duraksayıp paraya baktı. Siyah gözlerini tekrar benim mavi gözlerime diktiğinde bende yavaştan öfkelendiğimi farkındaydım, evet ben her zaman sinirli olurdum ama kontrolü kaybedersem kendimi ben bile tanıyamazdım. Ve şu an kontrolü kaybetmek istemiyordum.

"Az var burada" dedi.

"Lazım" dedim, ona açıklama yapmak bile gururumu zedeliyordu.

"Lan ne yapacaksın o kadar parayı? Evde dört kişiyiz, ayın sonu gelir mi bununla?" dediğinde gözlerimi sıkıca kapatıp öfkeyle derin nefesler aldım.

Bir kısmını gizlice Aybike'ye verecektim, Bahadıra versem mümkün değil kabul etmezdi. Bu süreçte hem bize baktıkları için hem de ihtiyaçlarımızı aldıkları için çok masraf yapmışlardı, zaten durumları belliydi.

"Sen o zıkkımı içmezsin, hayli hayli yeter aslanım. Anladın mı?"

Elindeki parayı avuç içinde sıktı. "Sana mı soracağım ne içip içmeyeceğimi lan?"

işgalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin