9- Pansuman

40.7K 3.3K 1.8K
                                    

Medya: Seyit Ali

"Yavaş" diye inledim kaşıma pansuman yapan Kubilay'a.

Benim yüzümü buruşturmamla onun da yüzü buruşmuştu. "Ağzına sıçmışlar biraderim" dedi ortamı yumuşatmaya çalışarak, ama evine geldiğimizden beri gözleri dolu doluydu. Nasıl korktuklarını görünce ben de çok kötü olmuştum, yıllardır tanıdığım adamı ilk defa böyle görmüştüm.

Ayak ucumda ağlayan Umay'a baktım, onu rahatlatmak için gülümsediğimde daha çok ağladı. Oradan bizi çıkardıklarında kimin ayarladığını bilmediğim bir faytoncu üçümüzü de Kubilay'ın evine bırakmıştı.

Gizli gizli Aybike ve Umay'a da haber vermişlerdi, hem pansuman aletleri hem de yiyecek bir şeyler tedarik etmeleri için. Salondaki bir diğer kanepe de Bahadır, bir diğerinde Korkut yatıyordu.

"Korkut" dedim yıprandığı için kısılmış sesim ile. "Bacağında bir bıçak yarası varmış galiba, ona da baksınlar. Enfeksiyon kapmasın" dediğimde Kubilay hızla onun yanına ilerleyip karnına kadar çekili olan pikeyi açtı.

Korkut şaşkınlıkla "Ne yarası?" dedi. "Yara falan yok bacağımda" dediğinde gözlerimi sıkıca kapatıp yastığa bastırdım.

Tongaya getirmişti beni o sarı çiyan.

"Nereden çıktı bu Seyit'im?" dedi Kubilay, yine de Korkut'un bacaklarını kontrol ederken. "O Üsteğmen geldi yanıma, ağzımdan laf almak için yaptı sanırım"

"O adam senin yanına mı geldi?" dedi Bahadır.

Kafamı kaldırıp etrafı mosmor olmuş gözlerine baktım. "Sizin yanınıza gelmedi mi?" dedim.

"Hayır" dedi ikisi aynı anda. Kaşlarımı çattım ama bir şey söylemedim.

"Lan yavaş, canım acıyor ya" dedi Korkut ağlar gibi.

"Aybike bir kaç tane malzeme almaya gitti, sarmamız lazım bazı yaralarınızı. Mikrop kapacak yoksa" dedi Kubilay, askeriyede bazen doktorlara yardımcı olduğu için bu tarz tıbbi olaylardan haberdardı. "Nereden bulacak onu da bilmiyorum, Türk hastanelerine ilaç sevkiyatı kesilmiş Yunanlılar tarafından. Ölsünler diye uğraşıyorlar."

"Şu an İzmirimin sokaklarında cesetlerimizin sallandırılması lazımdı" dedi Bahadır şaşkın şaşkın, Umay daha fazla ağlamaya başladığında gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Salak Bahadır.

Onlara bizim yerimize başka insanların idam ettirildiğini söyleyememiştim. Her şey birden olmuştu, anlamamıştım bile. Kimlerin idam ettirildiğini bilmiyordum, anlayamıyordum.

"Seyit abi" dedi Umay titreyen sesiyle. "Sarılabilir miyim?" diye sordu çekingen bir ifadeyle.

Yaralarımın izin verdiği kadarıyla gülümsedim ve kolumu kaldırdım, nazikçe kolumun altına girip dudaklarını yara olmayan yanağıma bastırdı.

"Bu yaptığını hiç unutmayacağım" dedi, sesi titriyordu ama yine de kendinden emindi. "Ve bir gün bende seni böyle kurtaracağım"

Saçlarını karıştırdım sırıtarak. "Eksik olma bebeğim" dediğimde derin derin iç çekti boynumda. Kapı çaldığında Kubilay kapıyı açtı ve içeri elinde bir kutu ile Aybike girdi.

Ağlıyordu. Olduğum yerden doğrulduğumda Umay'da benden ayrılıp Aybike'ye baktı.

"Abim" dedi Bahadır korkuyla. "Neden ağlıyorsun biri bir şey mi yaptı?" dediğinde kaşlarım daha çok çatıldı.

"Aybike" diye mırıldandığımda gözleri hızla beni buldu. Elindekileri bir köşeye bırakıp üzerime doğru geldi ve kollarını yine sıkıca boynuma doladı.

işgalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin