4. Bölüm

45 7 50
                                    

4. Bölüm

"Sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan, aşık oldum galiba yavaştan."

Kalbim heyecandan dört nala koşar gibi atarken, aklımdan geçen şarkı sözleriydi bunlar. Atlas kollarını bana sarmış yavaşça sırtımı okşuyorken de başka bir şey düşünemezdim sanırım.

Çok değil, yaklaşık bir dakikadır falan sarılıyorduk. Geçen süre bana bir ömür gibi gelse de, bir ömür sarılsam da sıcaklığına doyamayacak gibi de hissettirmişti. Yine de ayrılmak zorunda kaldım. Sıkıca sardığım kollarımı yavaşça gevşettim ve sıcaklığından istemeyerek de olsa ayrıldım. Çünkü sarılmaya devam edersek oracıkta kollarına çöküp ağlayacakmış gibi hissetmiştim. Bu sarılmaya, sandığımdan da çok ihtiyacım vardı.

Ona soracak sorularım çoktu ama bu anı mahvetmek istemedim. Ayrıca şu anda yanına gitmem gereken bir arkadaşım vardı, mecburen bu konuşmayı ertelemek zorundaydım.

"Yapacak işin yoksa Feray'ın yanına gidelim, beni revirde bekliyordu."

Beklemediğim cümle karşısında kısaca duraksadım ve düşündüm. Onu reddetmek istemiyordum. Onunla daha fazla vakit geçirmek, hatta odaya gidip saatlerce kollarından çıkmamak istiyordum ama hayat maalesef bana istediğim şeyleri vermiyordu. "Üzgünüm," dedim sakince. "Ama Sarp'ın yanına gitmem lazım, yalnızdır o şimdi."

"Ne?" Sesini yükselterek sormuştu. "O salağın yanında ne işin var? Yalnızsa da yalnız, bize ne? Düzgün bir insan olsaydı da arkadaşsız kalmasaydı."

Haklıydı. Yine de bu ilkokul arkadaşımı yalnız bırakabilmek için yeterli bir sebep değildi.

"Beni bekliyordur." Atlas 'Yani?' dercesine baktı. "Beklesin, hâlâ bizi ilgilendiren bir şey yok ortada." Vardı işte. Onunla konuşmam gerekenler vardı.

"Konuşmam lazım onunla."

"Sonra konuşuruz."

"Hayır, konuşamayız." Duraksadım. "Hem neden çoğul konuşuyorsun şu an?"

"Ne bileyim..." Konunun aniden değişmesini sevmemiş gibiydi. "Biz diye bahsetmek hoşuma gitti sadece."

Tanrım... Şu an o kadar tatlıydı ki her şeyi bırakıp sadece onunla vakit geçirmek, dünyadan soyutlanmak istiyordum. Ne yazık ki bunu da yapamazdım.

"Benim işim çok uzun sürmez," diyerek eski konuya geçiş yapmak zorunda kaldım. Yine rahatsızca kıpırdanmıştı. Ben ikna olana kadar inat edecekti.

"Gitmek zorunda mısın?"

Bunu ona nasıl açıklayacağımı bilemediğimden sadece "Evet," dedim. Sesimde herhangi bir duygu yoktu. Olmaması da daha iyiydi, belki böylesi daha az kırıcı olurdu.

"Benimle olmandan daha mı önemli peki?"

Gözlerimi devirdim. "Olayın seninle alakası mı var Atlas, ne bu drama severlik şimdi?"

"Benimle olmak yerine o kişiliksizi tercih ediyorsun?"

"Baş başa olmayacağız, Feray'ın yanına gideceğiz?"

"Ya olsun," diye söylendi. "Birkaç dakika kalır, geçmiş olsun diler odaya döneriz."

Neden bilmiyorum ama o çocuğa sinirim bozulmuştu. Atlas ile yakındı, aralarında esprileri bile vardı ve benimle konuşmadığı şeyleri onunla konuşuyor gibi hissettirmişti. Sevmemiştim.

"Sen de gitme o zaman onun yanına." Yüzüme dümdüz bakınca "Gitmeyelim yani," diye düzelttim. Bakışı bozulmamıştı. "Neden ki?" İşte buna bir cevabım yoktu.

Anamız Babamız Yok Deriz |b×b|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin