1.Bölüm
Aşkın, insanlar üzerinde bin bir çeşit hâli bulunur. Aşkı içine sığmayanlar, nefretle başlayanlar, hayranlıktan türeyenler ve günümüz gençlerinde çokça bulunan, sahte aşklar. Daha nice hâli bulunmasının yanı sıra herkeste bıraktığı etki de değişir. Yani farklı görünürler ve hissettirirler ama aslında hepsi aşkı içerir, onu anlatır.
Yine de bana sorarsanız, bu saydıklarımın ortak özelliği aşkı içermeleri değil, anlam veremediğim bir şekilde nefret toplamalarıydı çünkü bahsettiğimiz bu kelimenin biçimi, zamanı, cinsiyeti, rengi veya yaşı ne olursa olsun olduğu şey değişmiyordu. Aşk her zaman aşktı.
Neyse ki Alakan'da, yani yaşadığım yerde, bu böyle kabul edilirdi. Kişi rengi yüzünden dışlanmaz, yönelimi yüzünden taşlanmaz ve aralarındaki yaş farkı yüzünden ayıplanmazdı. Aklı yeterince yerinde ve ikisinin de rızası olduğu sürece kimsenin ilişkisine kimse karışmaz, aksine herkes sevgiyi yayardı.
Yani, görünürde olması gereken buydu. İşin iç tarafında ise maalesef ki hâlâ aramızda aklı çürük, kalbi taş insanlar vardı. Katlanılmaz değillerdi, zaten sesleri az çıkıyordu ve bastırması da kolay oluyordu ama bu var olmadıkları gerçeğini değiştirmiyordu.
"Annem, eğer bunu sesli söylersem ayıplanacağımı söyledi ama sana söylememin bir sakıncası yoktur bence, beni kötülemezsin değil mi Adal?"
Kötü hatırladığım ilk beş ilkokul anımdan birisiydi bu anı, o zamanlar sıra arkadaşım olan çocukla aramda geçen konuşma. Yüreğimden korkuyu taşıran, suçsuz olduğu hâlde içten içe hâlâ affedemediğim bir günden kalan kırıntılar.
"Söyle, söz kimseye söylemem." dedim merakla ona eğilirken, bir yandan da aklımdan "Sahra ve Okyanus hariç herkes," diye geçiriyordum.
"Aslında bunun kötü bir şey olduğunun farkındayım ama şey, ben aslında iki erkeğin ilişki yaşamasını pek doğru bulmuyorum." Etrafına bakıp fısıldayarak devam etti. "Amacım onları yargılamak veya dışlamak değil, hatta aksine anlamaya da çalıştım. Dayımın erkek bir sevgilisi var, alışmak için onlarla vakit bile geçirdim ama bir şekilde doğru bulamadım. Sence bende bir sorun mu var, taş kalpli miyim ben?"
Cümlesini bitirir bitirmez gözlerimin içine bakıp benden bir cevap beklemeye başlamıştı. Ona taş kalpli deyip dışlayacağımdan korkuyordu sanırım kendi içinde, gözlerinden ancak bu anlamı çıkartabilmiştim çünkü o an odaklanamayacak kadar panik içindeydim. Nedenini bilmiyordum, tek bildiğim iç dünyamdaki çatışmanın tam olarak o gün, o cümle ile başlamış olmasıydı.
Başta kafa karıştırıcı olmayan bu sorgulama, onunla tanıştıktan sonra aklımdan kalbime taşmış, orada kesinlikle olmaması gereken bir korku yaratmıştı. Aslında, şu yaşımda düşününce o zamanki korkuma anlam veremiyordum, yine de o günlere geri dönsem yine aynı korkuyla kavrulacağımı da biliyordum.
O zamanlar 9 yaşındaydım. Translardan, lezbiyenlerden ve aseksüellerden haz etmeyen kişilerin hazımsız cümlelerini dinlediğim olmuştu ama onları hiçbir zaman kafaya pek takmamıştım. Nefret veya rahatsızlıklarını dışarı vurup kalp kırmadıkları sürece umurumda da olmuyorlardı ama niyeyse o gün, nefret içerikli bile olmamasına rağmen arkadaşımın kurduğu cümle beni rahatsız etmişti. Üzerinde pek durmamıştım ama zaman geçtikçe fark etmiştim neden rahatsız olduğumu.
Çünkü üzerime alınmıştım. Sanki eşcinsel erkeklerden değil de, benden nefret ettiğini söylemiş gibi hissettirmişti.
"Adal!"
İsmimin seslenilmesiyle ders kitabından başımı kaldırdım, en son çantamı topluyordum ama sanırım yine düşüncelere dalmıştım. Kafam bu sıralar fazla doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anamız Babamız Yok Deriz |b×b|
Novela JuvenilEşcinsel konulu bir hikayedir. "Ya bizi böyle yakalarlarsa?" diye sordum tuttuğum elini daha da sıkarken. Gülümsedi. "O zaman anamız babamız yok deriz." Başlangıç tarihi: 25 Ocak 2022