7. Bölüm

37 2 10
                                    

Rüyamda Atlas'ı görmüştüm. Hiçbir şey düşünmeyeceğim diyerek çıktığım bu uyku yolunun sonu yine kaçtığım şeye varmamla sonlanmıştı. Üstüne üstlük rüyanın etkisinden çıkamamam yüzünden bir süre ayılamamış, ayıldıktan sonra da yavaş hareket ettiğimden derse geç kalmıştım.

Kötü bir gün başlangıcıydı ve içimden bir his bunun daha başlangıç olduğunu söylüyordu.

Teneffüs zili çaldığında hocanın ödev vermesini beklemeden ayağa kalkıp sınıftan çıktım, sadece beş dakikasını dinleyebilmiştim zaten, ödevin bana bir faydası olmazdı. Şu an bana faydası olacak tek şey Atlas'tı, dün dargın uyumuştuk ve gördüğüm rüyadan sonra bu beni o kadar huzursuz etmişti ki yerimde duramıyordum.

Dersinin olduğu sınıfa geldiğimde sınıfta tek tük insandan başka bir şey yoktu. Garip olan şuydu ki, Atlas da yoktu. Beni beklememişti.

O zaman neredeydi?

Direkt Okyanusların yanına gitmiş olabilirdi, belki de dünden sonra indirdiğimiz maskeleri tekrar takıp oyuna devam etmek istemişti. Bu seçenek beni huzursuz etmişti.

Okyanusları kantinde otururken buldum. Sahra yemek yiyor, geri kalanı da sohbet ediyordu. 

"Günaydın bebekler," diyerek giriş yaptım ortama, tüm gözler bir anda bana döndü. 

"Günaydın Adal'ım!" diye cevap verdi ağzı dolu olan Sahra. Sonrasında geri kalanlar da konuşurken onları dinlemedim. "Atlas nerede?"

Evet, burada da yoktu. Geriye Feray'ın yanında olması kalıyordu ama onu sınıfa gittiğimde zaten görmüştüm ve Atlas yanında yoktu. Sahi nereye kaybolmuştu bu çocuk?

"Seninle değil miydi?" Dengiz'in sorusuna kafamı salladım. "Ben geç kaldım derse, ayrı ayrı geldik yani. Benden önce gelmiştir diye önce sınıfına sonra buraya baktım ama yok."

"Sabah onu görmedik," dedi Sahra yine ağzı doluyken. Okyanus yanağına parmak attı. "Ağzın doluyken konuşmasana, boğulacaksın."

"Kuş kadar ısırarak yiyiyor amına koyayım ne boğulması, nefes borusuna kaçsa vücudu ciddiye bile almaz." Dengiz yine uğraşmak için atlamıştı, ben ise dikilmiş cevap bekliyordum. O ikisi tartışmaya devam ederken beni tek dikkate alan Beria oldu.

"Okula geldiğini sanmıyorum, belki yetimhanede bir yerde seni bekliyordur. Sonuçta her sabah beraber geliyorsunuz değil mi? Bizimle ya da bizsiz." Onu onayladım. "Bence yetimhaneye veya dışına bakmalısın, çok uzakta değildir zaten. İstersen okuldan sonra beraber ararız."

"Hayır," diyerek anında reddettim onu. "Okul çıkışını bekleyemem, şimdi bulmam lazım. Eşyalarım sınıfta, onlara göz kulak olursun değil mi?"

Bir anlık telaşla beni onayladı, onayını görür görmez kantinden çıktım ve okul çıkışına yöneldim. Okulun arka tarafındaki parkta olmalıydı, her zamanki gibi. Orada değilse de dün Sarp ile konuştuğum parka bakardım ama tahminimde yanılacağımı zannetmiyordum. 

Okuldan çıktığım an ara sokaklardan geçerek arka caddeye ulaştım. Park bu yolun sonundaydı, köşeyi dönmeden bakkala uğradım ve iki tane meyveli kek aldım. Bu barışmak için küçük bir rüşvetti, karşı koyamayacağı tek yemekti aynı zamanda. 

Aceleyle nefes nefese kalsam da köşeyi döndüğümde park görüş alanıma girdi. Tahminim doğruydu, kaydırağın üstüne oturmuş öylece etrafı izliyordu. Yavaşlayarak ona doğru yaklaştım ve aynı yavaşlıkta görüş alanına girdim. Beni gördü ama bir tepki vermedi, yine de bozulmayarak kaydırağın önüne geldim ve "Kayacak mısın?" diye sordum sanki tek derdimiz buymuş gibi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 04, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Anamız Babamız Yok Deriz |b×b|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin