Ölüm onun sesinde vücut bulunca, tüm şehre merhaba derdi yalnızlık...
Şehrin tüm ışıkları, onun yüzündeki hüznü aydınlatmak için vardı sanki. Serseri bir dalkavukluğun onursuzluğu geziniyordu çıkmaz sokaklarda. Yıpratılmış bir ruhun son kırıntıları da eksiliyordu şimdi göz pınarlarından.
Boğazına çöken acının ağırlığı altında nefes almaya uğraşıyordu.
Yüreğine oturan hasreti dile getirmeye çalışıyor olsa da, kelimeler birer zakkum tanesiydi.
Varlığının tiryakisi bir bedenin yüklenemediği bir yoksunluk yaşıyordu, ıslak kaldırımlara çökerken.
Zor olansa kıyamete dek yalnızlığa adım adım ilerlemekti...