"Geçen gün ve saniyeler, yeni gizemleri doğurur. Gizemler ise korkuları. Ve korku, insanın en büyük düşmanıdır..."
Ben: Amaan diğer sınıflardan kızlar Pamir abinin sevgilisi mi var dedi ben de he benim dedim.
Kendi söylediklerime gülerken diğerleri de bana katılıyordu. Eren ve Çağrı'nın bize doğru baktıklarını görünce gülmemi kesip bir kafa işareti yaptım, niye baktıklarını sorgulayan cinsten. Fethi de fark etmiş olacak ki aynı şekilde bakmaya başlamıştı. Çağrı ve Fethi'nin arasında gergin bir bakışma sürüyordu. Fethi'nin omzundan tutup kalkmasını istedim.
Ben: Hadi gidelim ya. Gerilmeyelim boşu boşuna.
Sınıftan çıkmıştık.
Pamir: Bunlar ne alaka ya? Eren bulmuş kendine göre gerizekalı birini.
Ömer: Acaba Çağrı mı lan bu gizemli eniştemiz?
Ahsen: Ay saçmalama, yeni geldi ya. Hepimizle ilgili bu kadar bilgi bilmesine imkan yok.
Ben: Bence de ama olabilir de. Yani herkes şüphe etmemiz gerekmez mi sonuçta.
Fethi: Bunu da yazdım bir kenara. Sağlam ayakkabıya benzemiyor zaten.
Okulun tiyatro salonunda öylece otururken titremesinden dolay telefonu elime aldım.
Cahil Cühela: Günü geldiğinde yapacağım. Korkak değilim, ama her şeyin zamanı var.
Mesajı seslice okuyup tepkilerini bekledim.
Pamir: Oğlum çıkmasın ya ben bunu boğarım. Bu ne gizemli gizemli ya. Ben gerilim filmlerinde bu kadar gerilmiyorum.
Ömer: Hayır gerilmeyi bırak, meraktan çatlayacağım.
Fethi: Yok ya, harbi manyak eder bu adamı. Yapacak bir şey yok bekleyeceğiz.
Ahsen: Ay acaba kim ya? Yakışıklı mı ki?
Fethi, Pamir: Ahsen!
Ömer: Ay ne Ahsen be? Haklı kız, ben de var merak etmek.
Fethi: Sen var gay olmak!?
Ömer: Ben var gay olmak, en çok sana yürümek.
Pamir: Ben varken sen var Fethi'ye yürümek?!
Ben: Arkadaşlar! Ne yazacağım?
Fethi: Ha şey yaz, ben ve arkadaşlarım o günü merakla bekliyoruz.
Ben: Ben ve arkadaşlarım o günü merakla bekliyoruz.
Cahil Cühela: Arkadaşlarınla her zamanki yeriniz değil mi tiyatro salonu?
Etrafıma bakınmaya başladığımda kimseyi göremiyordum. Diğerlerine mesajı okuyunca onlar da aynı şekilde bakınıyorlardı.
Ben: Neredesin? Saçmalamayı kes artık!
Cahil Cühela: Ne oldu korkmaya mı başladınız? Kaç kere daha söyleyeceğim sana zarar vermeyeceğimi?
Fethi, telefonu elimden hızla alıp ses kaydetmeye başladı.
Fethi: Ulan, yapacağın oyunu sikerim bak! İlkokul çocuğu falan değiliz! Eğer şu kızı üzersen o zaman oyunu görürsün!
Siz: Bir sesli mesaj gönderdiniz.
Cahil Cühela: Ama Fethiciğim hiç yakışıyor mu senin ağzına böyle pis pis laflar? Eskiden de çok değer verirdin Aybike'ye, yaklaşamazdık senin yüzünden.
Gözlerim fal taşı gibi açılırken aynı zamanda Fethi'nin gözlerine de kayıyorlardı.
Ben: Fethi kim bu? Tanıdığımız birisi...
Fethi, hiçbir şey demeden hızla çıkıyordu salondan.
Cahil Cühela: Ao, sinirlendirdim mi Fethi'yi? Sanırım biraz...
Ben: Amacın ne? Kimsin? Bilmiyorum ama umarım beni, bizi üzmezsin. Çünkü üzülürsem ve arkadaşlarım üzülürse çok üzerim.
Cahil Cühela: Ben seni üzmeyeceğim, ama üzüleceksin.
Ben: Sen üzmezsen ben üzülmem cici kız, sakin ol. Ve artık bırak şu salakça oyunları ya.
Cahil Cühela: Cinsiyet değiştirme ameliyatı yaptıracak kadar param yok maalesef, üzgünüm.
Ben: Üzül be! Umurumda mı sanıyorsun?
Telefondan kafamı kaldırdığımda etrafımda kimse yoktu. Hepsi Fethi'nin arkasından gitmiş olmalıydılar. Bahçeden içeri dolaşmak yerine sahneden binaya geçmeyi yeğleyerek sahne arkasına geçtim. Koridora çıkmak için kapı kolunu tutmuşken arkamdan birinin geçtiğini hissettim. Göğsüm korkuyla inip kalkarken hızla çıktım tiyatro salonundan. Koridorda sağımı solumu kontrol ettikten sonra hızla kalabalığın içine karışmıştım. Bu olanlar beni bir hayli korkutuyordu. Bunu yapan ancak bir düşman olabilirdi. Hoşlanan birinin bu denli korkutması normal değildi.
Cahil Cühela: Hangi marka kireç kullanıyorsun?
Ben: Ne diyorsun be!? Ne kireci?!
Cahil Cühela: Yüzünden bahsediyorum ya, bembeyazsın. Ne oldu? Kireç gibi olmuş yüzün. Bir şeyden mi korktun?
Ben: Beni üzmeyeceğine söz vermiştin. Niye yapıyorsun?
Cahil Cühela: Hiçbir şey yapmıyorum. Fethilere olan güvencinin çeyreğini göstersen bana daha kolay yol kat edebileceğiz. Ama sen benden şüphe etmeyi tercih ediyorsun.
Ben: Yolu bırak ben seninle merdivende bile bir basamak çıkmam. Daha dün tanıdığım birisine de güvenecek değilim.
Cahil Cühela: Ayıp ediyorsun ama, çekilesi ve güvenilesi biriyim.
Tam cevap yazacakken telefonumun elimden alınmasıyla kalakaldım öylece. Tam bir küfür mırıldanacakken müdür yardımcımızı karşımda görmemle kilitledim ağzımı.
Hoca: Aybike kızım. Telefon yasak değil mi okulda?
Ben: Evet, yasak hocam. Ama açıklamasını yapamayacağım mühim bir işim vardı.
Hoca: Gün sonunda gel yanıma alırsın.
Ben: Ama hocam, lütfen?
Hoca: Gün sonu dedim Aybike. Dua et sen bugün verdiğimde dönem boyunca alabilirdim. Bugün cuma neyse ki yoksa tüm hafta giderdi telefonun.
Ben: Peki hocam.
Hocanın yanından mutsuzca ayrılırken aklım, telefonda yani Cahil Cühela'da kalmıştı. Koridorun sonundaki büyükçe kantine vardığımda Süreyya abladan- kantinci abladan- bir kahve ve bir çikolata alıp herhangi bir masaya oturmuştum. Bahçede top oynayan alt sınıflara takılmıştı gözlerim. Ne kadar da acemice oynuyorlardı, aynı benim gibi...
Gözüm hala bahçeyi takarken birden yağmurun bastırmasıyla çocuklar koşuşturarak içeri giriyorlardı. Bakışlarımı kantinin içine çevirdiğimde birkaç kişiden başka kimse yoktu. O yoğun kalabalık bir anda toz olmuştu adeta. Bu aralar fazla dalgındım galiba, hiçbir şeyi farkına varmıyordum. Süreyya ablaya bakındığımda ortalarda görünmüyordu. Bu insanlar bana niye garip bakıyorlardı? Bir yerim açıkta kalmış olmalıydı.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karşımdaki Beni Görmüyor ||Texting||
Chick-LitEdebiyat dersinin sonlarına doğru titreyen telefonum beni rahatsız etmeye başlamıştı. Nihayet öğretmenimiz bizi bıraktığında sınıftan çıkar çıkmaz telefona sarıldım hemen. 0535*******: Sesli bir mesajınız var. Sesi açmadan hızla sınıfa girip yakın...