"Hissetmek ve hissetmemek... İkisinin de ortak noktası güzel duygu ve insanlardır. Çok fazla hisseden de hiç hissetmeyen de güzel insanların yanında aynı durumdadır..."
Bugün yine terapi günüydü ve oldukça heyecanlı hissediyordum. Hiçbir zaman bu kadar heyecanlı hissetmemiştim oraya giderken. Ama bugün farklıydı, bugünü farklı kılan neydi? Bilmiyordum ama bugün gerçekten farklıydı.
Çağrı: Terapin bugün mü?
Siz: Evet, senin?
Çağrı: Benim de bugün. Saat kaçta?
Siz: 13.30'da.
Çağrı: Beraber gidelim mi o zaman? Benimki de 14.30'da.
Siz: Beklemek seni yormaz mı?
Çağrı: Yok yorulmam, yormaz yani.
Siz: Tamam o zaman. Bir saate çıkarım, sizin oraya gelirim. Oradan bineriz otobüse.
Çağrı: Yok, yani ben gelirim sizin oraya. Sizin oradaki durak daha yakın. Fazladan yürüme.
Siz: Tamam. Ben bir saate hazır olurum.
Çağrı: Tamam, ben de bir saate gelmiş olurum. Görüşürüz.
Elime geçen ilk kıyafetleri, üzerime geçirmiştim hızla. Kahverengi bir pantolonun üzerine sütlü kahve tonunda, bol bir kazak giymiştim. Şal olarak da pantolonumla aynı tonlarda bir şey seçmiştim. Siyah botlarımın üzerine, siyah bir mont almıştım. En sevdiğim ve mor renkteki kelebekli yüzüğümü, yüzük parmağıma; beni hafiflettiğini inandığım siyah taşlı yüzüğü de işaret parmağıma geçirmiştim.
Tamamen hazırlandığıma ikna olduğumda cüzdanımı, montumun büyük cebine sıkıştırarak ve telefonumu da unutmayarak evden çıktım. Apartmanın önüne geldiğimde Çağrı'nın da bizim taraftaki kaldırımda öylece beklediğini görmüştüm. Ve bu gülümsetmişti. Evet, gülümsüyordum. Çünkü içimden öyle geliyordu.
Ben: Erken mi geldin?
Çağrı: Yok, henüz geldim aslında.
Ben: Yok, yalan söyleyemiyorsun Çağrı ve bu çok güzel bir şey.
Onu geride bırakarak durağa doğru yürümeye başladığımda o da bana ayak uydurmaya çalışarak hızla geldi arkamdan.
Çağrı: Seviyor musun yani bu huyumu?
Ben: Evet, seviyorum.
Çağrı: Aybike, kalbim hızlanıyor ama kriz gibi bir şey geçirmediğimi farkındayım. Bir şey olmaz değil mi?
Ben: Bilmem, önemli değildir sanırım.
Birkaç şüphe aklımda dolaşsa da bunları ona söylemedim. Endişelenebilirdi. Ritim bozukluğu olabilirdi, yorulmuş olabilirdi, aşık olmuş olabilirdi... Ama olmamalıydı, bu kendine yapacağı en büyük kötülük olurdu.
Uzun konuşmalar ve yollar ardından nihayet kliniğe gelmiştik ve ben çoktan doktorun yanını bulmuştum.
Doktor: İlaç nasıl hissettiriyor?
Ben: Bilmem. Yani halüsinasyonlar görmüyorum artık. Ama kendimi iyi hissetmiyorum. Arkadaşlarımı seviyorum ama bana yeteri kadar değer vermiyorlarmış gibi geliyor ve beni anlamıyorlarmış gibi geliyor. Bu yüzden ağlayasım geliyor ama tutuyorum, uzun süredir ağlamıyorum. Ağlayamıyorum da sanırım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karşımdaki Beni Görmüyor ||Texting||
ChickLitEdebiyat dersinin sonlarına doğru titreyen telefonum beni rahatsız etmeye başlamıştı. Nihayet öğretmenimiz bizi bıraktığında sınıftan çıkar çıkmaz telefona sarıldım hemen. 0535*******: Sesli bir mesajınız var. Sesi açmadan hızla sınıfa girip yakın...