Dersin bitiş saatinin geldiğini fark eden, kırklı yaşlarını geride bırakan ama enerjisi yaşına göre bir o kadar yerinde olan Bayan Yuji, dosyasının kapağını kapatıp ayaklandı.
"Sunumlarınız için bir hafta müddet olduğunu unutmayın, eminim kalmak istemezsiniz." Bunu derken gözleri Jisung'un hemen yanında oturan Yuna'ya değmişti.
Bayan Yuji sınıftan çıktığında Yuna çattığı kaşlarıyla Jisung'a döndü. "Bana dedi di'mi?" diye sordu cevabı ne kadar bilse de. Ne yapsa beğendiremiyordu.
Jisung kitabını çantasının için yolladığı sıra arkadaşına bıyık altından güldü. "Sana böyle bir şey deme ihtimali bu dersten geçmenle eş değer, takma."
Yuna arkadaşının imasına karşılık omzuna vurdu ama Jisung'a etki ettiğini pek düşünmüyordu. "Dalga geçme benimle. Herkes senin gibi şanslı mı? Minho bile seni kucaklayıp götürüyor."
Jisung'un aklına gece Minho'yla olan konuşması geldiğinde dinozorlarını tekrar göreceği için mutluydu. Ama bir yandan aniden kendini içinde bulduğu duruma şaşırmadan edemiyordu. 8 aylık ilişkisini bitirmişti. Üzgün olması gerekirdi ama kendini bir pamuk kadar hafiflemiş hissediyordu.
Bir de Minho vardı. 3 sene boyunca yaptığı deliliklere kulak misafiri olarak kaldığı Minho, onunla konuşmaya çalışıyordu. Okulda herkesin tanıdığı, ünden üne koşan maskotun ta kendisi, arkadaşları dışında belki de kimsenin tanımadığı Jisung'la birden bire ilgilenmeye başlamıştı.
"Sahi götürdükten sonra ne oldu, anlatmadın."
Yuna merakla arkadaşından bir cevap beklemeye başladığında, Jisung omuz silkti. "Olmasını beklediğin şey ne bilmiyorum ama hiçbir şey olmadı." dedi yerinde ayaklanıp. Yuna da onunla beraber kalkmıştı. "Changmin'le ayrıldık ama."
Bunu demesiyle Yuna'nın gülüşü kulaklarını doldurdu. Komik bir şey mi demişti de gülüyordu?
"Bırak bu işleri Ji, her şeye inanırım ama Changmin'le ayrıldığına asla." diye hayıflandı.
"Neden biz ayrılamaz mıyız?" dedi merakla. İkili, adımlarını kafeteryaya inen merdivenlere çevirmişti.
"Changmin ayrılabilir belki ama sen ayrılmazsın. Dost acı söyler Ji, biraz enayisin." diyip elini omzuna koyduğunda, Jisung bozularak geri çekti kendini. Son kalan üç basamağı da hızlıca inerek Yuna'yı gerisinde bıraktı.
"Gidip kendisine sor o hâlde, ben ayrıldım çünkü."
Dışarı ne kadar bunu söylese de iç sesi Changmin'den yediği sözleri ona hatırlatıp duruyordu. Aldatılma düşüncesi bile içini burkarken bunu arkadaşlarına yansıtmamaya çalışıyordu.
"Gerçekten mi?" dedi Yuna şaşırarak. Başta desteklediği ilişkileri Changmin'i tanıdıkça ters bir hâl alsada Jisung için bir şey demeyip, saygı göstermişti. Eğer arkadaşı bunu cidden yaptıysa adına mutlu olabilirdi. Atlatması için de elinden gelen her şeyi yapardı.
Jisung cevap vermeden sırası olmayan tezgaha yaklaşıp iki kahve istedi. Yuna yanındaki yerini aldığında "Nasıl mutlu olduğumu anlatamam o yüzden bugün kahveni ben alacağım." dedi ve hızla parayı uzattı.
Sessizlik içinde ilerleyip boş bir masaya yerleştiler. Changbin ve Seungmin'in dersi henüz bitmediğinden onlar gelene kadar burada oturabilirdi. Ya da belki Minho arayana kadar. Arayacağını söylemişti değil mi?
Telefonunu cebinden çıkarıp, sesini açarak masaya bıraktı. Ardından meraklı gözlerle onu izleyen Yuna'ya bir bakış atıp kahvesini yudumladı. "Ne bakıyosun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mascot
Fanfictionseul üniversitesinin maskotu minho, maçta üzgün gördüğü jisung'u gözüne kestirir. ;; {minsung} tamamlandı.