3 yıl sonra
Elindeki bardakları mutfak tezgahına bırakan Jisung, seri adımlarını telefonunun çalması nedeniyle odasına çevirdi. Oturma odasının önünden geçerken içeri kayan bakışları koltukta birbirlerine yapışık şekilde yatan arkadaşlarını gördüğünde yüzünde bir tebessüm oluşmuştu. Yıllara rağmen aralarında birileri hâlâ mutlu kalabilmişti en azından.
Koridorun sonundaki kapısı açık odasına girdiğinde havasızlıktan dolayı yüzünü buruşturdu ilk. Telefonunu masadan alarak aramayı cevapladı ve pencereye yöneldi açmak için.
"Efendim?"
"Hazır mısın?" Konuya bodoslama dalan kalın ses Jisung'un göz devirmesine sebep oldu.
"Gelmeyeceğimi söylediğimi hatırlıyorum Lix." dedi bıkkınca. Penceresini açtıktan sonra perdesini de çekerek odanın aydınlanmasına sebebiyet verdi.
"Ben de geleceğini ve itiraz istemediğimi söylediğimi hatırlıyorum. Lütfen bir akşam da bizimle çık dışarı. Hiç sevmiyorsun beni." dedi Felix ağlamaklı sesiyle.
Jisung derin bir nefes verip kalçasını pencerenin kenarına yasladı ve gözlerini odasında gezdirdi. Arkadaşları bir haftadır basketbol maçı hakkında konuşuyorlardı. Okuyup mezun oldukları üniversiteye tekrar gidecek, çok uzun olmayan bir maç izleyecek ve geri döneceklerdi ama Jisung'un içinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu.
İlk olarak işi başından aşkındı. İkinci olarak ise Minho burada değildi. Bir hafta önce babasının işlerin yarısını onun üstüne devretmesi sebebiyle yurt dışına çıkmıştı. Her gün görüntülü konuşup bu yokluğu gidermeye çalışsalar da saat farkı sorun oluyordu. Jisung ise sevgilisinin uykusunu alabilmesi için özlemini içine atıyor ve dönmesini bekliyordu.
"Minho olsa gelirdi." diyerek cümlesine devam etti Felix sessizlik karşısında.
"Ağlayacağım Minho deme bana." dedi Jisung hüzünlü sesiyle. Alt dudağını büzerek bakışlarını duvarında asılı fotoğraflarına çevirdi. "Çok özledim ya. Keşke dönse hemen."
"Sanki konuşmuyormuşsunuz gibi hâllere girmen yok mu?" Kıkırdaması Jisung'un kaşlarını çatmasına sebep oldu.
"Chan'dan uzak kalınca ayılıp bayılan çocuk mu dalga geçiyor şu an benimle?"
"Karıştırma orayı." dedi Felix gülmeye devam ederken.
Jisung başka bir aramanın geldiğini fark ettiğinde telefonu kulağından çekerek ekrana baktı. Ardından aceleyle "Kapat Minho arıyor." demiş ve arkadaşının yüzüne kapatarak Minho'nun görüntülü aramasını kabul etmişti.
Birkaç adımda yatağının üstüne yerleşti.
"Bebeğim..."diyen sesle Jisung'un yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.
"Ne yapıyorsun?" diye sordu gözleri sevdiği adamın yüzünde gezerken. "Yemek yedin mi?"
Minho kafasını salladı usulca. "Yedim tabii ki. Şimdi geldim otele. Tatlımı yiyeceğim yaklaş."
Jisung gülerek telefonu yüzüne yaklaştırıp geri çekti. "Yorgun musun? Neler yaptın bugün?"
Minho yattığı koltukta diğer tarafa dönerek telefonu bir yere sabitledi ve elini başının altına yerleştirdi. "Babamın boktan işleri işte bitmiyor ki. Bıraktı üstüme kaçtı resmen. Ama bugün daha az yoğundu. Dönmeme az kaldı. Özledin mi beni?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mascot
Fanfictionseul üniversitesinin maskotu minho, maçta üzgün gördüğü jisung'u gözüne kestirir. ;; {minsung} tamamlandı.