Minho ellerini arkasında birleştirdi bir yandan ileri geri sallanırken. Karşısındaki babası çenesinden tutarak yüzünü kaldırdı ve oğlunun yumruk yediği yeri inceledi tek kaşı havada.
"Acıdı mı?"
Minho omuz silkti. "Daha fenasını da yemiştim."
Oğlunun bu hâline göz deviren Bay Lee "Çocukluğundan beri uslanmıyosun hiç." diye söylendi.
"Benim hatam yoktu ama." diyerek karşı çıktı Minho babasına. Babası yüzündeki 'gerçekten mi' ifadesiyle ona baktığında ofladı. "Kapanmamış mevzusu varmış ne yapayım? Hem söz vermiştim ben zaten kimseyle kavga etmeyeceğim diye."
Kararmaya yüz tutmuş gökyüzüne bakındı sonra. Babasının onu almak için burda olduğunu biliyordu ama planı onunla gitmek değildi. Hemen ileride oturan arkadaş grubu arasından merakla onu izleyen sevgilisine çevirdi bakışlarını. Ne zaman meraklansa alt dudağını dişliyordu ve şu anki yüz ifadeside bunun aynısıydı.
"Sana yumruk atan çocuğa yumruk atan diğer çocuk mu söz verdiğin?" Ardından oğlunun bakışlarını takip ederek karşıya çevirdi. Gözü bir yerden ısırıyordu ama tam çıkaramadığını düşünerek tekrar oğluna çevirdi odağını.
"Evet. Yemeğe katılacak bugün benimle." diyerek babasına döndü Minho. "Sizinle tanıştırmak istiyorum."
Bay Lee kafasını sallayarak onayladı oğlunu. Ne kadar beraber yaşamayıp nadir görüşseler bile oğluyla arası iyiydi. Baba oğuldan çok arkadaş gibi takılırlardı ve ikiside bu durumdan şikayetçi değildi. "Benimle gelmiyorsun o zaman?" diye bir soru yöneltti emin olmak için.
"Eve uğramam lazım, Jisung da ister belki. Gergin biraz. Tam saatinde oluruz merak etme."
"Jisung mu adı?"
Minho kafasını salladı. "Benim için çok değerli biri."
Babası da kafasını sallayarak son kez Jisung'a çevirdi bakışlarını. "Birine benziyor ya da bana öyle geliyor." dedi tekrar oğluna dönüp. Minho dudaklarını birbirine bastırdı bu cümleyle. "Şey," diyerek başladı konuşmaya. Babasının bir şey diyeceğini sanmıyordu elbet ama Jisung için kötü bir izlenim yaratmak da istemiyordu.
"Bir ara yalnız takıldığımızda detaylarını anlatırım." diyerek geçiştirdi babasını. Tabii akşam yemekte Changmin'in rahat duracağına dair olan düşüncesi sıfırdı.
"Pekâla o zaman gidiyorum. Dudağına buz koy şişmesin." Babası son kez uyarısını yapıp oğluna kısa bir sarılış vermiş ve arabasına yönelmişti. Bay Lee'nin gittiğini gören Jisung ise hemencecik Minho'nun yanına ilerledi.
"Kızdı mı? N'oldu?" diye sordu yanına varır varmaz.
"Kızılacak bir şey mi var aşkım?" Minho gülerek Jisung'u belinden tutarak kendine çekti. "Akşam için beni almaya gelmiş ama ben seninle geleceğimi söyledim gitti o yüzden."
Jisung ellerini Minho'nun omuzlarına yerleştirdi gerginlikle. "Gelmeme ihtimalim yok değil mi?"
Minho başını iki yana salladı. "Uzayda bile yok."
"Özür dilerim." Jisung bir anda düşen yüzüyle bakışlarını Minho'nun göğsünde sabitledi.
"Ne özürü?"
"O çocuğa vurdum çok düşüncesizlik ettim. Birincilikten olabilirdiniz. Ama sinirlendim Minho," bir anda değişen ruh hâliyle çatık kaşları altındaki bakışlarını sevgilisinin yüzüne çıkardı. Kısaca gezdirip dudağının kenarındaki kurumuş kan lekesinin altındak kalan yaraya baktı. "Ben seni öpmeye doyamıyorum gelmiş yumruk atıyor bir de dudağına?! Olacak iş mi? Dua etsin sadece bir tane vurdum." demiş ve bir yumruğunu havaya kaldırıp göstermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mascot
Fanfictionseul üniversitesinin maskotu minho, maçta üzgün gördüğü jisung'u gözüne kestirir. ;; {minsung} tamamlandı.