Jisung heyecandan terleyen ellerini pantolonuna sürtüp, önünde durduğu soyunma odasının lacivert kapısına baktı. Aklında dolanan tek bir soru vardı ve bir anda neden böyle yaptığını anlamlandıramamıştı. Açıkçası çok düşünmek istediği de söylenemezdi.
Sadece anı yaşamak, içinden ne geliyorsa onu yapmak istiyordu.
"Senin inanılmaz bir gücün ve sevgin var Jisung." Kendi kendini gazlayıp elini kapının kulpuna attı. Kapıyı yavaş açmasına rağmen kendini hızla içeri atmış, kapının kendiliğinden kapanmasına izin vermişti.
Kahve gözlerini soyunma odasının içinde gezdirdi. Hemen dolapların ortasında kalan uzun oturağın üstünde uzanmış Minho'yu gördüğünde yüzünde engel olamadığı bir tebessüm oluştu.
Minho ise kapının sesiyle kafasını kaldırıp gelene bakmış, Jisung'u görünce gülümseyerek oynadığı oyuna telefonunu kilitleyerek son vermişti.
"Hızlısın." dedi gülümsemesi arasından. Geliyorum mesajının üstünden sadece 8 dakika geçmişti.
"Koşarak geldim." Jisung gülerek birkaç adım daha attı Minho'ya doğru. Minho'ysa yerinde doğrulmuş başını oturduğundan dolayı yukarı kaldırmış, Jisung'u izliyordu.
Tek kaşını havaya kaldırdı merakla."Koşarak gelmeni gerektirecek kadar önemli bir şey soracaksın o hâlde?"
Jisung alt dudağını gergince dişleri arasında ezdiğinde, Minho'nun bakışlarının odağı tamamen orası olmuştu. İçinden bilerek mi yapıyor diye düşünmeden edemedi. Resmen iki gündür Minho'nun kendini tutmasına sebep olacak şeyler yapıyordu.
"Ben bir anda düşündüm yani," Elini saçları arasından geçirdi. Heyecanlıydı ve buna engel olamıyordu bir türlü. Minho tek kaşı havada hâlâ ona baktığından cümlesine devam etme gereği duydu. "Evet önemli bi soru."
Minho kafasını sakince sallayıp oturduğu yerden kalktı. Birazdan kostümünü giyeceğinden üstünde beyaz ince bir tişört ve altında kırmızı şortu vardı. Jisung onu gözleriyle baştan aşağı süzdü bu hareketiyle. Sonrasında gözlerini yüzüne çıkardı.
"Ben de bir şey verecektim aslında sana." Minho elini şortunun cebine attı ama boşlukla yönünü dolabına çevirmek zorunda kaldı. Muhtemelen ceketinin cebinde kaldığını düşünmüştü.
Jisung kafasını yana eğip Minho'nun ne yaptığına baktı. "Ne vereceksin?" diye sordu merakla.
Ceketinin cebinde hissettiği kutuyla yüzüne memnun bir gülümseme yerleştirdi. Kutuyu alıp dolabının kapağını kapattı ve Jisung'a yöneldi.
İçinde beğeneceğine dair olan düşünceleri ordan oraya koşarken gülümseyerek siyah kutunun kapağını kaldırdı. "Bence sana çok yakışır."
Jisung gözlerini Minho'nun yüzünden alıp kutuya çevirdi. Ne kalın ne de ince denebilecek boyutta zincirin ucunda gördüğü şeyle gözlerini kocaman açıp Minho'ya bakmıştı.
"Prosauropod!"
Minho kolyeyi kutudan çıkarıp eline aldı ve kutuyu da oturağın üstüne bıraktı. "Biraz araştırdım." Kolyeyi havaya kaldırıp ucundaki kuyruğu kıvrımlı dinozora baktı. "Ama yalan söylemeyeceğim kuyruğu çok hoşuma gittiği için bunu seçtim." Gülerek Jisung'a baktığında onun da güldüğünü görmüştü.
"İki ayaklı yaşam tarzı, uzun boyun ve kuyruk. Ayrıca otçul beslenme." Jisung en bilindik özelliklerini sıraladığında Minho "Kısaca göbekli ve kuyruğu güzel işte." demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mascot
Fanfictionseul üniversitesinin maskotu minho, maçta üzgün gördüğü jisung'u gözüne kestirir. ;; {minsung} tamamlandı.